Ey yalancı ışık!

Gün geçtikçe parlayan ışığın kör etti gözlerimizi, bizi geceye mahkum bırakan sahtekar!

Sana tamah etmeyeceğiz.

Ablukanda kölen olmayacağız, başkaldıracağız daima.

"Beni bu buhran girdabından çıkar." demeyeceğim sana.

Çünkü benim palamarlarım o çukurda!

Ve sıkı sıkıya bağlanmış, kelepçelenmiş adeta.

Özüm oraya akmış, surete bürünmüş,

Paradigmalarım orada harmanlanmış, beni ben yapmış.

Kendi kurmacamın kurbanı olacağım galiba,

Kendi şiirimde intihar edeceğim.

Zehirli kelimeler içeceğim, kendi kelimelerimle zehirleneceğim.

Ve zehir kusarak açacağım gözlerimi öbür hayata.

Kınanacağım, lanetleneceğim.

Irkın utanç verici bi’ varyasyonu olacak ve en derine gömüleceğim.

Izdırap ve acı içinde, o çukurda, ebediyete dek ve daima…

Beni o çukurdan çıkarma!

Çünkü bilinç denen farkındalığın ızdırabı daha acı ve katlanılmaz!

Bu girdap benim kahrolası zihnim olmasaydı belki

Bu buhran ve anlamsızlık sinmeseydi içine,

Kelimeler kandırmasaydı, başkaldırmak bu kadar içgüdüsel olmasaydı.

Yaşamı pişmanlık olarak görmekten vazgeçip nadide bi’ sanat eserine dönüştürebilirdim.

Belki o zaman yaşam denen kavramın ta kendisi olabilirdim.