Nasıl anlatmalı, nereden başlamalı ki bu hikayeye? Her şey ben doğarken başladı desem çok edebi... Muhtemel, her şey emlakçının arayıp ev sahibi evi satacak, iki ay sonraya çıkışını hazırla demesi ile alev almıştır. O günden sonra bi huzurum bozuldu, bi kafam dumanlandı sanki. Zaten o ara Sefa benimle kalıyordu. Ev arıyordu. Evi buldu. Bu sefer ben ona misafir çıktım. Bir müddet sonra Sefa ile kavga ettik. Akabinde bir cigara tüttürdüm, kafamı dağıtması açısından iyi geldi ama düzenimi bozması açısından ki zaten doğru dürüst bir düzenim yoktu, kötü oldu. Neyse şimdi de saçlarımın dökülmesi sendromu başladı. Bir yandan da entelektüel ve ekonomik bir patlama yaşıyorum. Piyasalar hareketli ama benim vadeli kağıtlarda problemler yaşıyorum. Ne biliyim sanki herkes kazanırken bir tek ben kazanamıyormuşum gibi... Diğer taraftan okuduğum kitaplar, yazdığım şiirler bir noktada bir şeyler olacakmış gibi ama hiç de bir şey olmuyor. Şu şiirleri acilinden toplayıp derlemeli, bir araya getirip yayınevlerine göndermeli. Yoksa bu iş böyle olmayacak. Hayatıma bir ekşın, bir hareket gelmeli. Gerçi bundan bir buçuk ay sonra kız kardeşime, oradan teyzeme, oradan anneme oradan da askere gideceğim. Bu bayağı hareketli bir yaşam gibi duruyor ama ne bileyim. Patlayacak gibi oluyorum bu aralar. İki yıllık düzenin bir anda bozulmasının ceremeleri işte bunlar. Üzerine bir de asker, iş, güç, ekonomi, para, saç, arkadaş, kavga, gürültü, patırtı, sigara, alkol, esrar, tütün, ve, tütün, mamülleri gibi birçok faktör girince insanın şarteli atıyor. Neyse ki insan içindekileri boşaltarak rahatlayabilmenin yolunu sadece öksürmekte kusmakta, aksırmakta sıçmakta değil, hıçkırmakta koşmakta, konuşmakta yazmakta, hülasa, birçok fiiliyatta bulabiliyor. Ben de buradayım buraya boşaltıyorum içimdekileri. İçimin pisliklerini de boşaltsam mı acaba diye düşünüyorum ama sonra ne derler, ne pismiş, sapıkmış, itin uğursuzun tekiymiş derler, mi?

Orasını bilemem. Gel gör benim ahvalim, yazdıkça yasası geliyor insanın; yazma yasası. Bunu bir şiirimde de yazmıştım gerçi. Şiir ile şarkı, öykü ile turşu. Ben kornişon seviyorum. Bunun yanı sıra yine bin türlü işlere ilgim, alakam var. Gel gör şu anlık sadece kafa patlatıyorum. Konuştukça konuşuyor, yazdıkça yazıyor, söyledikçe söylüyor fakat bir bira boyu yol alamıyorum. Spor salonlarındaki koşu bandı gibiyim. Okudukça anlam değişmiyor, lakin bir hareket var, satırlar ilerliyor, kelimeler değişiyor, noktalama işaretleri, virgül çokça, bazen ama bazen üç nokta...

Peki diyorum ne anlamı var tüm bunların? Allah'ım sana geliyorum. Ne olurdu yani şimdi petrol 60 dolar olsa, sevgilim dizimin dibinde, şiirlerimi hürkuş okusa... Ne bileyim halim mi var hatrımı sormaya. İnsan sinirlenince, dolunca, tüfeklenince iyice yoldan çıkıyor. Beni yola getirecek, adam edicek bir avuç insan var bu şehirde. Ama ben şimdi bu şehri terkediyorum. Elveda şehir.