bir dağ kavuşuyor şimdi eteklerime

karınca yuvaları yıkılıyor gerdanımda

adım başına bir ruh mahvına şahit toprak

adam başına bir isyana


sükunet derdine düşmüş çatılardan 

atlıyor yetim feryatları

bozkırın saatinden derya yüklü dakikalar geçiyor

en insafsız namlu ateşliyor geceyi ayın göbeğine

tam o anda omzuma bir yaşamak tünüyor.

mürekkebe bulanıyor parmaklarım

izimi yalnız senin bulabileceğin meskenlere sürüyorum


uzun bir yad ediş bu yalnızlığımı

iki kadeh de geçmişime kalkıyor oturduğu yerden

yudumlarım bilincime avare çelmeler takıyor

usulca

biraz da soysuzca

varla yok arasında bir tavaf çıkmazına giriyor gölgem

yanaşıyor sevdanın iz düşümü şakaklarıma

katilim oluyor.


en çocuk halimi sırtlıyorum eteklerime

en safını

en cahilini

ömrüm yeni baştan saltanatına adanıyor

hükmünle sıvazlanıyor yüreğim


yaşamak arzusu sarmışsa beni, söyle!

seni nasıl cihandan üstün kılmayayım?