"Bu sevinçli, akıllı uslu insan sesleri arasında yalnızım. Bütün bu adamlar; vakitlerini dertleşmekle, aynı düşüncede olduklarını anlayıp mutlululuk duymakla geçiriyorlar. Aynı şeyleri hep birlikte düşünmeye ne kadar da önem veriyorlar. Bakışı içe dönük, balık gözlü, kimsenin kendisiyle uyuşamadığı adamlardan biri aralarına karışmaya görsün, suratları hemen değişir." (syf.25)
--------------------------------------------------------
Bazen kendim hariç konuştuğum insanları, arkadaş ortamlarını, çevreleri düşünüyorum. Ve uzun süredir, ara ara fark ediyorum ki aslında bu ortamlarda; yani genel olarak fikirler, durumlar, duygular, olaylar...vb. hakkında hayatımda konuştuğum insanlarla neredeyse hiç tartışmıyoruz. Yani belki bazen zıt düşsek de bu sadece zıt olduğumuzu belirttiğimiz ama bunu derinlemesine tartışmadığımız şekilde kaybolup gidiyor. Yani ya tartışmayı bilmiyoruz ve bunu hayatımızda efektif şekilde kullanmıyoruz ya birbirimizin fikirlerine değer vermiyoruz, karşı taraf bizden daha iyi bilemez diyip dinlemiyoruz ki bu korkunç ya da aslında zaten benzer fikirler, idealler, etik değerler, alışkanlıklar, yaşama biçimleri...vb. yüzünden aslında zaten farklılıkların çok barınmadığı arkadaşlıklarımız var. Bunu fark ettim çünkü arkadaşlıklarımı edindiğim eski beni defalarca öldürüp gömüp yeni bir ben olarak geçtim. Yani değiştim. Ve fark ediyorum ki arkadaşlıklarımız, birbirimizin değişmesini engelleyen, algımızı kısıtlayıp farklılıklar karşısında onlardan kaçmamızı sağlayan birer sığınak. Sığınak çünkü değişmek önce yıkımdır, cesaret ve acı gerektirir; bir an değil süreçtir. Artık bazı zamanlarda yeni arkadaşlıklara ihtiyacım olduğunu çok derinden hissediyor ve özellikle bunu mevcut arkadaşlarımla geçirdiğim güzel zamanların sonunda (onları hala seviyor ve güzel anılar yaratıyorum), keşke değiştiğim kısımlarla da beraber anılar yaratabilececeğim arkadaşlarım olsa diye hüzünlenirim.