Tekinsiz bir perşembe sabahında
Sisler içinde
Koşulsuz sevginin havaya çizilen kuşkusu
Gibi
Damarlardaki kanın çıkmak için dışarı
zorlaması çeperleri
Kim oradaki
Çaydanlığın kırılan kulpunun toz olan bardaklar arasındaki dansı
Sanki işveli bir yeni gelin
Boğuldu
Perşembe
Son cuma görünür olduğunda öncesi sorgulanmaksızın
Dalmak vakitler arasındaki boşluğa
Oysa ben
Henüz salının tortusuyken ilerleyemem daha fazla
Çatttt
Bir ses
Kulaklarımdaki yankısı dünden kalan bir yanılsama
Ve derken
Çarşambayı soyar buldum kendimi bir elma gibi
ince ince
İşte teker teker günler
Ama çokça
Dün ya da daha önceki, görüş alanımda bulunanlar değil
Veya ertesi değil
Belleğimdeki bir toz tanesi kadar
Belleğimdeki kırılmaların sesi kadar
Gıcırtı
Patttt
Ya da
Tak
Neyse konuşmak anlamsız
Konuşmak ve konuşmak
Sonra bir cuma gelir tüm geçmiş cumaların gölgesi
Sonra uyurum ben
Dilsiz bir dünyanın eşiğinde
Belki biri uyandırıp içeri alır beni
rüya rüyayla bozulurken...