Neredesin sen?

Bir ışık haznesinde mi kaybettim seni?

Bulamadığım ben, varlığının yokluğuyla nasıl virane oldu bilir misin?

Sahi anlatsam anlayabilir misin?

Duyulmayan kelâmlarımın acıları var. Kayboluşlar beğeniyorlar kendilerine.

Yaralanışlarımın hüznü, gözlerime yansıyor.

Konuşulmuyor yangınlar, ki kimse duymuyor zaten.

Sessiz ölümler vuruyor göğsümde atan şu hırçın kalbime.

Gökyüzünün karanlık ağırlığının yüzümde gerçekleştiğini hissediyorum.

Bir şey diyemiyorum, yutkunuyorum boğazımdaki kahredesi düğümle.

İçim gibi karanlık geceyle oturuyorum.

Birbirimize öylece bakıyoruz; ne o tek kelâm edebiliyor bana ne ben ona.

Sahi sen, beynimdeki isyanın habercisi misin?

Bu nasıl bir savaş? Hep aynı taraf kaybediyor.

Hangi adaletin yıkılmışlığını üstlendi yüreğim?

Darbelerle geçen günlerim, matemini hangi gecenin koynunda bırakır?

Sorularla boğuştum.

Sorularda sustum.

Gidiyorum, çaresizliğin en koyu rengiyle bir gecenin hüznünde vurularak. Gidiyorum, gündüzün insafsız vicdanıyla harap edilerek.

Ve ben yeniden yeniden gidiyorum. Hesaplaşamadığım acılar yüzünden benliğim çalınarak.