Sol bileğimde yağmurun, sağ bileğimde başarısızlığın iz düşümünü taşıyorum. 


Hiç şaşırmadım, kılını bile kıpırdatmadan büyütmüşsün beni. 

Hiç alışmadım ama, sanki bir çocukluk rüyasıymış gibi unuttum ellerini. 

İki sene sonrasının hesabını bile yapmayan bir herifim ben, 

Hiç şaşırma tamam mı? 10 sene sonrasına mektup yazarken yakaladım kendimi. 

Büyü artık, yalvarırım büyü artık. 

Ben karamsarlık denen o ihtiyar uçurumdan bilmem kaç bininci kez bırakıyorum kendimi.

Seni büyümek sevgilim, seni büyütmek kalbimde şimdi, ilk günkü gibi yaşartıyor gözlerimi. 

Ben senin o lanet olası gözlerin uğruna tam kırk beş dakika kırk beş yerinden kestim bileklerimi. 

Buna çok ağla ama hiç üzülme tamam mı? 

Ben şimdi ceplerime sığdıramayacak kadar fazla büyüttüm ellerimi. 

Saatlerce izlediğim saçlarından tut, kokusunu unuttuğum omuzlarına kadar, 

Ben şimdi isminin baş harfine giydiriyorum ölümlerimi. 

Adın anılırken hala ilikliyorum düğmelerimi ama maalesef durduramıyorum seni duyunca tabancama giden ellerimi.