kapat gözlerini.
toz bulutu ve gaz.
kapat gözlerini.
serçeler, turnalar
yalın ayak koşmalar
kapat...
burası senin kalbin
buradan bir kavim göçtü
sen çok küçüktün
daha nasıl anlayacağını bilmiyordun.
sesini tanımıyordun öyle.
buradan bir kavim göçtü
annen vardı içinde, baban vardı,
yeşil toyota vardı,
beyaz bisiklet,
iki kardeşin vardı.
sen bir dağda kaybolmuştun.
kavim göçtü
dağ vardı sen yoktun.
seni burada kim unuttu?
çok büyüdüm, diyordun.
kavmini, dağını, anneni,
babanın öfkesini anladığını sanıyordun, birkaç çiçek sularsam
birkaç yaprak görürsem,
sigarayı azaltırsam diyordun,
gelecek kış biraz daha mutlu olursam,
her şey düzelecekmiş gibi
bakıyordun takvime,
kendini sıkmaktan
omzunu hiç titretmemiş gibi bakıyordun.
biri geldi sonra senin çatını yıktı.
avcunun içiyle yıktı
nefesiyle yıktı
ayak sesiyle yıktı
olmadık ne varsa yani,
bir çatı, bir ev, birkaç duvar
her nasıl yıkılmazsa öyle yıktı.
sen oradan nasıl çıktın?
bir kavmin boşluğu,
bir dağın ağırlığı,
yıkılmış bir duvarın toz kokusu,
beni anlamadığın için
kendime kırıldım yarası,
küçüldü sonra, sonra ufaldı,
kapandı,
orası kalbinmiş, öyle dedi biri.
aç gözlerini.
“senden hala çok korkuyorum.”
dağ gerçekmiş, göğsünde.
öyle, dedi.