Burçların keskin hatlarla insanları sınıflandırmaya çalışmasını sevmiyorum. Ayrıca kaypak da buluyorum; sert sınırlar çizmeye çalışırken oluşan her çatlakta daha gevşek yeni sınırlar çiziyor:


Diyelim yazışıyorsun bir astrologla, diyorsun ki mesela ben başağım acaba nedir özellikleri? Diyor ki mesela düzenlidir, titizdir. Desen ki yok ben pek öyle değilim, klasik, hemen diyecek senin yükselenin ne? Mesela olsun aslan, diyecek o yüzden sen biraz farklısın senin nobran hareketlerin var. Desen ki yok, bu sefer diyecek ki cinsiyet neydi, çünkü farklı işliyor bunlar insanda... Yetmedi mi; yaşın kaçtı senin, otuz beşten önceyle otuz beşten sonrası farklı. Ohoooo...

Tutturana kadar bitmez. Eh biraz da tutsun istiyorsun içten içe tabi.


İngiliz menşeli romanlarda da zaman zaman gördüğümüz gibi -ben filmlerden biliyorum gerçi- seviyoruz galiba bizi tanımlayan bir sınıfa dahil olmayı. Yok sen elfsin, sen cüce, sen buçukluk...

Ya da muggle mısın, hufflepuf mı vesaire.


Burçlara dönecek olursak;

On iki burç, on iki de yükselenler etti yüz kürk dört tip, bir de kadın erkek diye ayır iki yüz seksen sekiz -otuz beş yaş öncesi ve sonrası diye ayırmadım, çünkü biri varken diğeri yok- bir kataloğun iki yüz seksen sekix sayfasından biri miyiz? Yaklaşık sekiz milyar dünyalıyı iki yüz seksen sekiz kategoriye ayırmak mantıklı mı? Ama bir İngiliz lorduyla bir Aborjin yerlisi aynı sayfada olabilir yani(?)


E mantıklı değil tabii. Bunu da içten içe biliyoruz da üzerine konuşmak keyifli işte.

Hiç de mantıklı olmadığını bildiğimiz için hâlâ insanlar n'apıyor biliyor musunuz? Tanışırken birbirine burç yerine memleket soruyor. Çünkü aslında çok çağ dışı olmasına rağmen hâlâ "memleket"in bize kişi hakkında daha çok bilgi verdiğini düşünüyoruz, daha çok güveniyoruz memlekete:


- Arkadaşım hayırlı olsun yeni işin, hoş geldin. Memleket nere senin? (Aslında tahmini var, çünkü renkli gözleri ve yanık teniyle tam bir akdeniz erkeği.)


+ Kastamonu'luyum ben


- (Tutmadı)

Hımm, neresinden? (Yükselenini soruyor.)


+ Tosya


- Ooo, oraların suyu sert, adamı mert olur derler. (Burcun erkek cinsiyeti özellikleri.)


+ Öyle derler evet ama uzun zamandır koptuk tabii oralardan iş için. İstanbul'un suyunu daha çok içer olduk.


- E tabii doğduğun yer değil, doyduğun yer demişler ( Otuz beş yaş öncesi vs otuz beş yaş sonrası)


Nasıl?

Ne boş ne saçma muhabbet değil mi?

Ama burçlardan önde.


Sen hele bir de burçları düşün şimdi.


(Alıntı falan değildir, kendi öz serzenişimdir.)