Bursa otogarında öylece duruyorum


Ağlamaklı çaresizliğim


Tozlu araba camlarından yüzüme çarpıyor


İnsanların umursamaz gürültüsüyle


otogar kalabalığına eşlik eden gözlerim


Sigara yakacağım kayıtsız bir köşe arıyor


Bulutlar ağlamamdan haberdar sanki


Sessizce toplaşıp


Gözyaşlarımı saklamaya yağacaklar sanırım


Otobüs peronlarında telaşlı bir kayboluş halindeyim


Bir an önce terk etmek istiyorum bu şehri


Gece kaldığım motelin yatağına çay dökmenin derdi hala üzerimdeyken


Bu şehirden gitmek


Kayıplara karışmanın huzuruyla gitmek


Terk edilmenin tatsız acısında gül almak


Çiçekçinin önünde durup solgun yüzüme rengini bırakmak istedim


Yazdığım şiiri okuyasın diye kağıda yazdırdım


Affedilmenin telaşlı yorgun ve heyecanlı bekleyişinde acınası bir gariplik vardı üstümde


Ya sen sevgilim


Eline buruşturduğum şiir ıslandı mı okurken sen


mürekkebine dokundun mu hiç


yatağına vuran sokak lambası eşliğinde


Ya da sokak lambasından iki adım ötede bir çöp kutusunda yırtık halde mi duruyor


Yoksa belki de şiirin kağıdı gibi hissettin kendini


Arsız bir ruhun yazdığı


müptezel söz tümceleriyle dolu kirli bir kağıt parçası gibi


Sokak lambası altında bir çöp kutusunda ya da bir başkasının okumasında


Yazdıklarım


belki de bu otogarın kalabalığından geriye kalan bir kaç parça hatıraydı


Belki de bir başka şehir bir başka otogar bir başka meçhul yolculukta


Hatırlarım


Şiirime yazdığım adını