Yürüyordum sabahın yedisi
Üstümde geceden kalan kabusların izleri,
Bir karga vardı tren rayında, gözleri gecemden daha karanlıktı.
Bakıyordu kalabalığa ve susuyordu hiç istifini bozmadan.
Bugün bütün gözler sanki şeytan gibi üzerime dikili
Yanım , yakınım , yolum neydi unuttum.
Bugün ürkek ruhumla sefil bir ressam gibi
Yalnızlığımı ve ıssızlığımı özleyerek yutkundum.
Gitmeden süzüldüm her zerremle yaşanmamışlıklara,
Bi ruh bu kadar mı yanıp sönerdi hiçbir şeye
Arananlar hep olmayacak olanlardı belki
Artık dönmem lazımdı kalabalığın yangınına
Bir hayalet gibi geliyordu trenin sesi.
Geceleri ne insaflıydı bana
Hiç ışık yok ne de ses, bu ne lütuftu yaralananlara
Ve bir müzik dinliyordum, sanki yarın kıyamet kopmayacakcasına
Artık telefonlar çalmıyor, gün ışığı girmiyordu yokluğuma
Uyumak en fark etmediğim ilacımdı.
Oysa şimdi canavarlarla cebelleşiyorum uyuyamadığım her anın israfında .
Bugün günlüğüm yine yok yine boş yazacağım diriltemediğim neşemi
Sabah olduğunda yine yeniden kızgın ışıklar vuracak mağarama.
Gece bitmeden açmıştım, hunharca ruhumu alıp götüren kitabıma
Bir kitap bu kadar mı yaka paça ederdi beni cehennemimden
Yetindiğim şeylerin yoktu başka bir benzeri,
Biraz daha kalıp misafir olsaydı sayfaların gidişi,
Anlamıştım başka bir yolu yoktu, tuttum o sıra uçurumda çırpınan bedenimi.
Sabah olmuştu, daha ruhumu unutturamadan gündüze,
Bir yaşlı amca oturmuştu yanıma, yoktu hiç sohbeti.
Tebessümle ve sessizliğimizle konuşturduk hücremizde unutulan kelimeleri
Ne kadar da benziyordu varlığımızı hiç sayışımız
Bugün bir yaprak daha düştü aramızdan vardı belki diyeceği