"Bütün Çocuklar İyidir" kitabını bitirmeye yakın fark ettiğim şey; özgür, kendine ait hayatı olan bir birey olduğumu hiç hissetmemiş olmamdı. Hayatım boyunca bana ne yapmam gerektiği söylendi ve ben onu yaptım. Bana seçenek sunulmadı hiçbir zaman. Şimdi büyüdüm, artık yetişkinim. İtaat ederek yaşamış birisiyim. Bu kez bana komut veren kimse yok. Şimdi içimde bir fırtına kopuyor. Sanki birisi çığlık atıyor. "Ben buradayım, duy beni." diyen bir ses bu. Bugün ona döndüm. Otobüste büyüklerine yer ver, senin neyi izlemek istediğin değil, misafirlerin ne izlemek istediği önce gelir, derslerine çalış, sınavlardan yüksek puan al, iyi bir yere gel diyen ses, büyüklerin konuşurken sen sus, o senin akraban, selam ver, yoksa ayıp olur, büyüklerinin elini öp, sen tanımasan da onlar senin büyüğün, deden sarılmak istiyor, git sarıl, yoksa ayıp olur diyen ses, insan içinde çok gülme diyen ses, etrafına çok bakma, önüne bak diyen ses... Ses de ses... Beni bugün bir kafese hapsedilmiş bir kuş misali bu hayata hapseden anne, baba, öğretmen sesleri... Şimdi bu kafesten çıkmaya çalışıyorum bir psikoloğun yardımıyla. En yakınlarımdan duyduğum seslerden örülmüş çok kalın bir duvar olması mesele.
Ben de şimdi yapmak istediği şeyi yapmak yerine eylemsiz kalan Oblomovluk yapan içindeki hüznün, utancın ve suçluluk duygusunun nereden geldiğini bilmeyen, kendisini hiçbir yere ait hissetmeyen sevgili okurlara belki kendileriyle ilgili keşfedebilecekleri yeni bir dünya olabileceğini bu kitabında bu dünyanın anahtarından bir parça olduğunu hatırlatmak istedim.