ey eriyen camın sahiresi

göz kapaklarına

tükürükle yapıştırılmış buğulu bıçak

kirpiklerine

metalsiz bir çocuk parkı kurdum

saat sabaha beş vardı


karanlığı aba yapmış çocuktun

cumhuriyetler ateş açtı

ellerinde dik başlı taşınan karakter sınırlı silahlar

eşkalini biçimsiz bir hayvana benzettiler


ya gözlerin bir saygı duruşluk deniz-


yollarını ağrısız yürüyen çingene ablam

uzak bir yerinden tuttu seni ve temmuz

göçtüğün evlere kuş vurdu bir akşam

birkaç atımlık taş ya nergis mezarları

toprak ilk uyanasıya bahçıvanlar seni anlattı

makas farlarında tohum falları saydık

kalplerin vitrinlere çağ bulduramadığı afişler vardı

yanlış bir zamandı yürümek

yanlış bir zamanda kurmak çocukça cumhuriyetler

yanlış bir zamanda

şirk koşmak tüm hükümetlere seni severek


ağlak bir ressam mahkeme duvarlarına suratımı astı

bütün mahkumlar sevişti bütün göç yolları

fedalandı göğüs kafesimde çirkin bir curnata

-tanrı yıldızsız bir tavanda bunu doğrulayabilir-

bütün güzel adamların üstünden temmuz geçer

deniz hiç sevilmemiş bir annedir

ve kötüler yaşlanarak geberir