Bellek Güçlendirme Alıştırmaları

Anneanne bize, “İtoğlu itler” diyor. Kimileri, “Cadı’nın piçleri! Orospunun dölleri!” diyor.
Kimileri de: “Aptal. Serseri. Sümüklü. Eşek. Kirloş. Domuz yavrusu. Rezil. Aşağılık, Çürümüş hayvan leşi. Küçük boklar. Katil tohumu. İpten kazıktan kurtulmuş…”
Bu sözleri duyunca yüzümüz kızarıyor, kulaklarımız çınlıyor, gözlerimiz batıyor, dizlerimiz titriyor. Artık ne kızarmak ne titremek istiyoruz, küfürlere, bizi yaralayan sözlere alışmalıyız. Mutfaktaki masanın başına karşılıklı oturuyoruz, göz göze, en ağır sözleri söylüyoruz.
Biri: “Süprüntü. Göt deliği.” Diğeri: “Götveren, aşağılık.” Sözcükleri duymaz, hatta beynimize ulaşmaz hale gelinceye kadar tekrarlıyoruz.
Her gün yarım saatlik böyle bir alıştırmadan sonra, sokaklarda dolaşıyoruz.
İnsanları bize hakaret etmeye zorluyoruz, sonunda kayıtsız kalabildiğimizi fark ediyoruz. Ama eskiden kalma sözcükler de var.
Annemiz bize, “Canlarım. Aşklarım. Mutluluğum. Tapılacak bebeklerim” derdi. Bu sözcükleri hatırlayınca gözlerimiz doluyor.
Bu sözcükleri unutmalıyız, çünkü artık kimse bize böyle şeyler söylemiyor, bu sözcüklerin anısı da taşınamayacak kadar ağır. Böylece alıştırmaya başka bir yönden başlıyoruz.
Şöyle diyoruz: “Canlarım. Aşklarım. Sizi seviyorum… Sizi hiç terk etmeyeceğim. Yalnızca sizi seveceğim… Her zaman… Sizler benim için hayatsınız…”
Tekrarlamaktan sözcükler anlamlarını yitiriyor, içerdikleri acı da dinmeye başlıyor.