Kimse size bir balçığın içinde olduğunuzu söylememiş olabilir. Ya da her geçen söylemiş ve tiksinerek bakmış olabilir. Belki de balçıkta olmanızı kullanmış ve bunu güzelleştirmiş de olabilirler. Peki hiç biri size "Şu an balçığın içindesin, neden orasın?" dedi mi? Şaşırtıcı bir soru değil mi? Ben neden balçığın içinde olayım? Tabiki değilim, saçmalama ben toprağa basıyorum! "Öyleyse neden günden güne batıyorsun?". Bu sözün ardından küsmüş ve kabul görmemiş ruhum dönmek istiyor yüzünü. Diyor ki neden bu kadar kötüsün, zaten balçıktaysam bile bunu neden söylüyorsun ki! Ama sonra beklenmedik bir şey oluyor ve bana elini uzatıyor. Diyor ki"Tamam anladım şu an oradan çıkmaya hazır değilsin, çünkü bu balçık senin burada olma sebebine bağlayan son şey. En azından elini tutmama izin ver, seni burada böylece bırakamam."
Bu çok tuhaf bir andı. Dayak yemiş gibi oldum. Ama iyi bir şeydi. Tıpkı küçükkenki büyüme ağrılarım gibi. - Geceleri dizlerim çok ağrırdı bazen ağlayarak uyurdum ve annem derdi ki bunlar büyüme ağrısı, aslında büyüyorsun. - Ben büyüyorum galiba. Beni yaşamaktan alıkoyan şeyin yaşayamadıklarım olduğunu ve aslında bunu sahiplendiğimi fark ettim. Evet üzülmek istemiyorum ama acılarıma bağlıyım. Çünkü onlarsız neyim ki? Tanımıyormuşum kendimi. Bunu da söyledi. Çok tuhaf biriydi, tanıdığım kimseye benzemeyen ki hatta bu yüzden bir kategoriye koyamadığım. İlk defa ruhu benden büyük biriyle tanıştım sanırım. Ama haklıydı sonuna kadar. Sahiden kim olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ve bundan utandım. Bunun görünürlüğünden utandım. Ama yine de elimi tuttu ve bunun geçmesini bekledi. İçimde yükselen fırtınanın dinmesini bekledi. En azından balçığa tutunanın ben olduğumu fark etmemi sağladı. Bu balçıktan ben çıkar mıyım?