Varlığını unuttuğum bir yerde çok küçük yaşlarına rastladım senin. Keşke çocukken tanışsaymışız seninle. Keşke ödevlerini yaptıktan sonra sokağa çıkma iznin olsaymışım. Keşke sen arkadaşlarınla futbol oynarken kaldırım kenarında öylece otursaymışım. Görseymişim seni. Güzelmişsin. Çok seviyormuşsun neyi seviyorsan. Çok kızıyormuş, çok ağlıyormuşsun. Bir çikolata istiyormuşsun, bir dondurma ve belki de süt sonra. Annem bir yanıma ilişse diyormuşsun, babam sesini biraz inceltse, arkadaşım sokağa çağırsa. Büyümeyi de istiyormuşsun, aşık olmayı da. Tam o anda orada olsaymışım. Sen de büyümeseymişsin, şimdi pişmansın değil mi? Bak dişlerini sıkmıyorsun o zamanlar, ne güzel, çenen titremiyor ve boynunda damar damar kabarmıyor öfken. Çünkü o zaman avazın çocukça; ne varsa aklında, belli ki hepsi ağzında. Bir kız görüyorsun okulda, nedense okuma bayramında seni en çok o alkışlıyor. Evet alkışlıyorum. En öndeki gözlüklüyü pek sevmiyorsun, konuşanlara adını yazıveriyorum. (Aşk bazen çocuklara da kumardır.) Yeni kalem kutunu gösteriyorsun bak, gözlerim dört kere koskocaman. Çocuk bayramında kravatın sıkıyor biraz, gevşetiyorsun. Ben o zamanlar pembe sevdiğimi gizlemiyorum. Gıcık oluyorsun komşuna, baban abartıyor bazen; içinden ne geçerse deyiveriyorsun. Diyebiliyorsun. Okuldan eve giderken sevdiğimiz kediyi eve götüremediğin için öfkeleniyorsun, aslında el uzatamamak üzüyor seni. Ertesi gün evden karton kutu getirip yuva yapmaya sözleşiyoruz. Saçımı çekiyor olman, babanın babamdan daha güçlü olması, benim el yazımın daha güzel olması… Hep böyle dertler. Hep böyle üzüntüler.


Ne güzelmiş için, böyle ufak şeylere üzülebiliyormuşsun. Şimdi büyümekle kendini mi kaybettin? Ya da bir bana mı işlemedi kalbin? -Ne bileyim. Bana hiç, sana gelemediğim için çok üzgünüm demedin. Benden gittiğin için hiç özür dilemedin. Çocukluğuna denk gelemediğim için çok üzgünüm. Büyüklüğünden gittiğim için özür dilerim. Ama sen beni bilmezsin, o zaman olsa ben senin yüzüne bakamazdım. Utanır, ödev sormak için bile aramazdım. Bakma büyüdükçe aptal bir kız oldum ya ben. Büyüdükçe yoldan çıktım, büyüdükçe küçüldüm esasen. Yazık. Keşke seni o zaman tanısaydım da sen benim hayran olduğum ama utandığımdan konuşamadığım sınıftaki sarı saçlı çocuk olsaydın. Bak şimdi hiçbir artın yok bana. Bir biblo gibi duruyorsun içimin zigonlarında. Kabul, toz tutmuyor hatıran ama dönüp baktırmıyor da iç çekerek. Öğrenebildin mi bilemedim, ben bazen yalan söylerim. Keşke kırılsan da bir sarsılsam diyorum ama başkasının üflemesiyle tuzla buz olmuşken sen, ben yerden yere çalsam da bana mısın demiyorsun.