Dönüşüm varmış, bildim. Nietzsche'nin bengi dönüş kavramında olduğu gibi, yaşamımızdaki an ve anılarla yeniden karşılaşma ve boyut değiştirme mevcut. Yaşamda iki kişilik bir sahne olduğunda ise bir perspektif tamamen kesintiye uğrar ve böylece yepyeni bir varoluş yolunu açan hakikat gelir. Aynı olan kesintiye uğramıştır ışığın kırılması gibi. Başka bir yaşam formuna arzu duyulur böylece. Başkanın negatifliği parlar aynıların arasında. Dokunmak istemese de dokunmuştur bir kere onun iyileştirici gücü. Negatifliğini ön plana çıkarıp suçlasa da kendini, elinden gelenin en iyisi gelmediğinde parçalasa da yüreğini, kimse dokunamazdı onun gibi. Bilse başka bir yüreğin neleri kucaklayabileceğini sabit fikirler değişebilir belki. Hayat olağan akışında ilerlerken planlara, hesaplara ihtiyaç yoktur belki de. Ne kadar düzeltsen de düğümleniverir ipler önünde. Çözerek ilerlemeyi öğreniriz biz de. Hiper-görünürlük toplumunda gözleri kapayarak ilerlemek güzel olan olmalı. Umudu da umutsuzluğu da kucaklayıp, tekrar şans verip birlikte yaşamalı. Ve bu satırlar artık duyulmalı.


Dünyalar kadar bekledim. Kendimle yüzleştim. Bazen kendi ışıklarımın ne kadar görülebildiğini sorgulasam ve etik olgusunu çok fazla düşünsem de inandığım şeyden vazgeçemedim. İnandığım tek kişilik bir bağ değildi. Çırpınmam bunun içindir. Olur da duyulursam bir gün, kızma hakkım olmalı. Ama önce tekrarlayan bir senaryo var...