yüzüm yok

keşke bir yüzüm olsaydı diyorum böyle günlerde

aynalarda kırılan

ve geçmişi bir solukta geride bırakan

ama olmuyor, insanın kavgası büyüdükçe

yansıyan bir yüzün dışarıdan görünüşü

oysa kendime dışarıdan bakmaya alışmış

ve içerisine yabancılaşmış

ölümün sıklığından kurtulmaya çalışarak

bir ses duyma edasıyla

adını susmayı bile becerememiş bir adamın

geçmişi susma inadı fincanlarda


evet, böyledir susmak

her hayrın başıdır

ve sonudur sonsuz bir yalnızlığın

bilmiyorum ve bu hâlâ en iyi bildiğim şeydir

akan nehirlerin dolduğu gözaltı morlukları gibidir

bir kapının uzaktan kapanışı

son bir mektup

ve demode bir gidişin duvar seyridir


şair mi burada mızmız

yoksa bir kedinin hayali mi

bilmiyorum bilmiyorum

sorular soruyorum kendime

yakup mu yusuf mu

kurbağalar neredeydi

dedim ya en iyi bildiğim şeydir bilmemek

ve her gün döndüğüm 

ve en iyi bildiğim yoldur

bilmezlikten dönmek


dönüş

ne müthiş sarmaldır

başlamak ve dönmek

zihnimin içinde unuttum sandığım fotoğraflardan

kaçtığım mıydı yoksa aradığım mıydı

ima değil bu gerçek

peki ya yıllar boyu aradığım hakikat

neresinde bu oyunun

hangi el atıyor zarları

engizisyon, inisiyasyon ve ezoterizm

hepinize lanet olsun

vermediniz ayaklarıma bir yol


artık gözlüklerimin ardında gördüğüm kadarım

ben bu kadarım

anladığım kadar değil

gördüğüm kadar bir salyangozu

salyangoz mu dedim, kurbağa

uçarsa ve düşmeyi de başarırsa bir kurbağa

ben o zaman anlarım bu kadar olmadığımı

anlarım uzaktan bir zihnin içindeliğimi

toprak ve su

orada bir yerlerde kararsız

bir o kadar da yaşamaya mecbur


döngüdür bu

milyonlarca yılı dünyanın

yaşamaya mecbur ölmemeye yeminli

ama sorsalar doğmamayı tercih ederdi

artık kapakların altında bile yok

tekrar deneyiniz diyen bir ses

sadece bir şans daha istiyorum hâlbuki

bir şans demek

önceki şansı değerlendiremedim demek olsa bile

sonrakinin istatistiki sonuçlarını kim bilebilir

hem ben bazen değerlendirmeyi başarmış

ama ölçememiş olsam dahi

yarına bir umut taşımanın ayıbını

beynimin her kıvrımında hissetmedim mi


kaçmaya da çalıştım

prangalarım çok eskidenmiş

kimlik belgemde yazılı tarih

boynumun yüzyıllık borcuymuş

ben ne kadar milenyuma ait olsam da

üç beş yıl geriden gelmiş 

ciltlenmiş mavi bir kâğıt

mutlu muyum sanıyorsunuz

adımdan

yaşımdan

ve nerede olduğumdan


iyi poz keserim

hayatı yaşadığıma dair 

sadece yaşamı yaşıyorum oysa

hayat bir başka reenkarnasyon meselesidir

karma, kader, nasip, kısmet

her dilde aynıdır insanın yaşayabileceği

sonuçta tanrının dili bir değil mi