Şu bilgiyi okuyorum: İtalo Calvino, geçirdiği beyin kanamasından sonra Siena'da Santa Maria Della Scala Hastanesinde ameliyat edilmiş, ameliyattan bir süre sonra uyanmış, -rivayet ediliyor ki- ölmeden hemen önce  “kendimi bir avize gibi hissediyorum” demiş.


Hastanenin fotoğraflarına baktım, sanıyorum burada bir beyin ameliyatı olmak istemezdim diye düşündüm. (Hastane artık bir müzeymiş.)


Beyin kanaması üzerine çokça düşündüğüm şu zamanlarda karşıma çıkan bu anektod, sevimsiz bir tesadüf sayılır mı, emin değilim.


(Bu konu hakkında mü-te-ma-diyen düşünmemin pek çok sebebi var, burada detaylandırmak istemem, hem sizinle bunları konuşacak kadar samimi de değiliz.)


Bu sabah kaldırımda dalgınca yürüyordum. Aslında adetim değildir böyle yürümek, şehir hayatının kaldırımdaki tehlikeleri paranoyasını bir öğreti ve bir refleks olarak çocukluğumdan beri sahiplenmişimdir. Ama başıma geleni anlatırken bu dalgınlık haline de sığınmak istiyorum. Çünkü bir yandan utandırıcı bir durum. Neyse kaldırımda yürürken başımı hayli fena vurdum. Sonrasında istemli bir şekilde yere yattım çünkü insan kafasına aldığı şiddetli bir darbeden sonra, dünya biraz olsun dursun istiyormuş. Alnımda hemen bir şişkinlik oluştu. Böyle eve döndüm, kapıyı açtım.


Zilan'a “aynı Gorbaçov gibi değil mi?” diye sordum.


Tanımıyorum dedi, tanımak istemiyorum, kavgaya mı karıştın? Diye sordu telaşla. Bir şeyler geveledim.


Bu dediklerini anlamıyorum dedim, kavgaya karışmadım. Buz getirdi. Endişe ile başımda durdu. Sonra durumlar sakinleşti. Benim de daha karamsar bir uğraşım olmadığı için, böyle kafa travmalarından beyin kanaması ihtimalleri ne kadar süre devam ediyor, bunlar hakkında okumaya başladım.


Calvino'nun gözlerini kapamadan hemen önce kendisini bir avize gibi hissettiğini okuduğumda balkondaydım. Karşı evin ışıklarına baktım ve umarım bir gün kendimi evin ışığı gibi hissetmem diye mırıldandım.


Alnımdaki şişliği gören Özgür, muradına ermişsin, dedi. Dalga geçer gibiydi. İnsan yüzleri hakkında bunca zırvalamandan sonra, nihayet, kendine bir iz edinmişsin. Keşke bir kavgada olsaydı, diye iç geçirdim.


(Gerçi, siz ve ben birbirimizi tanımıyoruz, izimi görür de nasıl olduğunu sorarsanız size duyup duyabileceğiniz en iyi kavga hikayesini anlatacağım.)