Delirmek, bu üzerime fırlatılan

Çam kokusuyla boyanmamış insanlardan

Ne tartışırım ne de yeridir

İnanmak, bu boş yere yola çıkan

Ki hiç bende eksilmemiş

Zalimce sökülmüş bin parçamdan


Çiçekler değil, bin iç kusması atılan

Dar sokaklarına aklımın, ücrasından

Ne bilirim ne de ezberimdedir

Sapmışlık, bu kalemi içten yıkan

Göğü kucaklayan aklım ermemiş

Serpilmiş yerlere, bin başımdan


Kapı var mı yoldan sapmışlara açılan

Tanrı bilir de bildirmez dünyasından

Ne sorarım ne de elimdedir

Azmışlık dört yanımı kavuran

Ki gözler böylesini görmemiş

Dörtnala koşuyorum aymazlıktan


Paçavra saygısı, bu yüzüme yansıtılan

Bir kişiyi savurmaz ahmaklıktan

Ne söylerim ne de zikrimdir

Elalem ki aklınca yapan

Yıkar yapılarımı henüz bitmemiş

Sakin yüzümü tuzlu suyla yıkatan


Aklamak, bu düşmeyi gözden akıtılan

Zarlar mı, oyunlar mı beni aldatan

Ne duyarım ne de okunmuştur

Yüreğime incecik dokunan

Ayaklarımın acısı, aklınca gitmemiş

Nedir onları yeryüzünde tutan?


Çam kokusu, bu düşlerimde saklanan

Hayalimde kuş tüyü bir sır olan

Ne bakarım ne de görülmüştür

Ellerime düşüp göğümü aydınlatan

Kahrımın ince sazı, hala küsmemiş

Küçük zannımı, büyük gerçeğim yapan