"oğlum can, sen galiba üzüntülü adamsın."


peynir çok tüketiyorsun bir kere

bu göndere bayrak çekmek gibi bir şeydir

tost makinesinde ekmek ısıtıyorsun

elini bile bile yakıyorsun bazen

ne rezil adamsın, zeytin yiyorsun

 

sonra konserve tüketiyorsun

bok gibi pilav yapıyorsun

annen evlatlıktan

annen evlatlıktan reddini isteyecek

bazen kudurduğun gibi böyle

mahalle bakkalın sana hiç salam da satmayacak

 

muhabbet kuşlarını zincirle bağlamışsın birbirine

öttükçe kafalarına vuruyorsun

ulan muhabbet edecekler diye aldın, niye sevmiyorsun?

 

sen böylesin ben artık kabul ettim

hani annem derdi

"aldım, kabul ettim"

aynı öyle söyledim az önce karşımdaki aynaya

balık gözü bir mercekle bakıyormuşum gibi hissettim, kusacaktım zor tuttum

ayna da nasıl kirli, hiç mi silmezsin

evin odan toz toprak, bir süpürge de mi geçmezsin?

 

70 yaşında hayal ettim şimdi seni

artık sidikten kahverengi kuru bir kanepenin tepesinde

çepeçevre smirnoff şişeleri, kurumuş mandalina kabukları zeminde

hala derdin kalmış gibi tanrıyla, hala seni umursarmış gibi, boyuna söversin

 

kokuyorsun gibi hayal ettim şimdi seni

başına bir çuval geçirip, ilk kayalıktan aşağı yuvarlamak istedim

ilik gibi nefret ediyorum senden dedikçe, burnumun direğine direğine

tütersin

tütmelisin

sen benim canım kardeşimsin

anne karnında yediğim şeytani ikizimsin

yıllarca zincirlere bağladığım

sürüklediğim, harap ettiğim

en sidikli halimsin

 

kalk da peynirin

küflü tarafını kes bir kenara ayır şimdi

madem mahalle köpeklerini zehirleyeceksin, lezzetle yap, aşkla

ve evini hiç toplama, camını hiç açma

o boktan kokular içinde, can çekişerek öleceksin


ne de olsa sen benim

canım kardeşimsin


31 temmuz 22 / ankara