Canım yanmaz sanmıştım;
Kendimi acı geçirmez sanmıştım
Bağışıklık kazandığımı ruhsal acıya
ya da ıstıraba
*
Nisan Güneşiyle ısınmıştı dünyam
yeşil ve altın renkleriyle pullanmıştı düşüncelerim ruhum neşeyle doluydu yine de hissettim
yalnız neşenin zapt edebileceği
o keskin tatlı acıyı
*
Daha yükseğe uçtu ruhum martılardan
durup bir nefes almadan çok yükseklere uçan
şimdi sürtüyorlar pır pır eden kanatlarını
gökyüzünün mavi çatısına
*
(İnsan kalbi çok narin olsa gerek —
atan bir nabız, titrek bir şey
kırılgan, kristalden bir enstrüman parıldayan
ya ancak ağlayabilen ya da şarkı söyleyebilen)
*
Sonra, ansızın griye döndü kalbim
ve karanlık neşemi alıp götürdü
Mat ve ağrılı bir boşluk kaldı geriye
dikkatsiz ellerin yok etmek için uzandığı
*
benim gümüşten mutluluk ağım
Hayretle duraksadı o eller
beni sevdiginden
gök kubbemin enkazını görebilmek için
döktü gözyaşlarını
*
(İnsan kalbi çok narin olsa gerek —
atan bir nabız, titrek bir şey
kırılgan, kristalden bir enstrüman parıldayan
ya ancak ağlayabilen ya da şarkı söyleyebilen)
***
Çeviren: Hande Karataş