Bazen kendini, yaşamını, yaşamının sadeliğindeki mutluluğunu çok seviyordu. Tebrik ediyordu kendini, kendini tebrik ettiği için ve teşekkür ediyordu kendine. Bazen de her şey yetersiz, boş, beyhude geliyordu. Hep bir kafesin içine saklanmış ve kafesi görmemeye çalışan kendine kızıyor ve toplumun bir bir işlediği kafesini kendine gösteriyordu. Boğazına bir yumruk gibi oturuyordu bazen duvarların ağırlığı. Bir şeyler yapmalıydı. Herkesin kendisi için bir şeyler yapması gerektiğine inanan insanları kenara bırakıp kendi olmalıydı Vian. Herkesin kolaylıkla rahatsız edip ondan bütün zamanını isteyeceği bir kadın değildi o. Herkes için fedakarlığı belliydi, bir yere kadardı. İnsanların istekleri, sorunları, çaresizlikleri bitmiyordu. Çaresizlik en sevmediği şeydi. Onu hissettiğinde çılgınlar gibi ağlayabiliyordu. Çaresiz insan görmek istemiyordu. Herkes kendi çaresini yaratmalıydı ve her şeyin bir çaresi vardı.