“Hiç hesaba katmamıştım bir kadının hayatının bu kadar önemsiz olabileceğini, aldığı nefesin etraftakilerin bu kadar zoruna gideceğini. Kimse bana bu hayattaki görevimin yemek yapmak, çocuk bakmak, ev temizlemekten ötesinde bir şey olamayacağını da anlatmadı. Babam ben doğmadan göçüp gitmiş bu diyarlardan. Anneminse kalbi dayanmamış beni doğururken. Yani Hakim Bey, ben bu hayatta yalnızlığa doğdum. Hani bir şarkı var ‘Doğarken ağladı insan. Bu son olsun.’ diyor sözlerinde. Benim ağlamalarımın hiç sonu gelmedi. Çocuktum, yurt köşelerinde şiddete maruz kaldım. Genç oldum, yetim olduğum için zorbalık gördüm. Kendi seçimimmişçesine. Sonra büyüdüm. Hoş, ne zaman çocuk oldum ki? Derken, büyüdüm. Zor bela kalbimi açtım. Kalbimi açtığım ben de hesabı verilemeyecek yaralar açtı. Ah, ah diyorum. Keşke ruha açılan yaralar da kalsaydı ama kalmadı işte. Her gün. Allah’ın her günü bir başka yerimdeki morluklarla kapadım gözümü. Hiç açmak istemedim. Yenileriyle karşılaşmamak için. Her istediğimiz olmuyordu işte. Günlerce, aylarca çektiğim çile son bulsun istedim. Bir umut, ufacık ama beni hayata tutan bir umutla çaldım kapınızı. Ama o kapı suratıma öyle sert kapandı ki aldığım nefes boğazıma düğüm oldu. Çektiklerime karşılık suçsuz bulunan bir insan evladı. İnsanın, insan olmayan evladı. İyiliğin olmadığı yerde kötülük ortaya çıkarmış da bunca kötülüğü ortaya çıkaracak kadar iyiliği yok eden şey neydi onu çok merak ediyorum. Vicdanınız Hakim Bey, hiç mi sızlamadı o kararı verirken? İçinizdeki merhamet tohumları bir an bile mi filizlenmeye yeltenmedi? Hangi aklı selim insan o kararı verir ki? Bunları yaşayan siz olsaydınız yine de aynı kararı verir miydiniz?”


Demeyi çok isterdim orada ama dinlenmeyeceğimi bildiğim için diyemedim. İçimde kopan fırtınanın armağanı olan gözlerimdeki yansımayla beraber yorgun bir bakış atmakla yetindim. Yaşarken önemi olmayan sözlerim ölünce kıymete binecek, biliyorum. Karartılacak ekran, “...” için adalet diye nidalar kopacak. Belki de adım bile bilinmeden silineceğim bu dünyadan.

Dalından koparılan çiçek gibi hissediyordum artık. Hala yaşıyordum ama ölüm fermanım çoktan imzalanmıştı. Bu sebepten son sözlerim şunlardır:

Beni yaşarken öldürenler, öldürülürken kahrettirdiler. Bunu yapanlar da sefa içinde yaşamlarına devam ettiler. Sürdükleri sefada boğulmaları dileğiyle.

Selametle...