Soğuk bir iklimin ortasında

Kızıl bir günde kızıl hava

Bedenim paltosuna yük

Başım düşmüş önüme, yürümekteyim

Sen daha yoksun, ben daha yoksun

Nereye gittiğimi bilmemekteyim

Arşınlıyorken adımlarım yalnızlıkları

Rast gelmek sana bir sokakta

Kuş cesetleriyle dolu bir iklimde

Seni öyle kanatlanmış görünce

Çaresi yoktu sevmekten başka

 

Bir vagonu tutmuştum oysa

Bindirmiştim kendimi

Gitmiş ve dönmüştüm

Dolanmış durmuştum kendi eksenimde

Günler geçmiş, aylar, yıllar geçmiş

Yetmemiş, çok insan geçmiştim

Geçip gitmiştim kıyılarından

Bunca görmezden gelmişliğimin arasından

Bir tek sana denk gelince

Ve sana gelmekten ziyade

Senden bir türlü gidemeyince

Çaresi yoktu sevmekten başka

 

O an oldu her şey

Bütün imkanlarını kullandı toprak

Sen gülünce bir çiçek filiz verdi

Kendiliğinden yaptı bunu

Kendi verdi kendi suyunu

Belki de sırf bu yüzden

Bütün güzellikler onu teğet geçti

Çünkü kime sorsan o çirkindi

Hiçbirini aldırmadım

Hem, bir dağın tepesinde

En olmaz şekilde açsa bile

Güneş esirger mi hiç ışığını?

Seni, bir yaban çiçeği gibi

Öyle kimsesiz ve bir başına görünce

Çaresi yoktu sevmekten başka

 

Neydi bu yaşadığım his?

Bunun adını bu günden koymalı

Ve olmalı, yalnızlığımın öteki adı

Bütün tekliklerden bir çift

Bir ihtimal vardır, o da bir

Bir yani, ikiden sonsuza dek eksilen

Saatler bütün yarımları gösterirken

Tamamlamak seni zamanın içine

Kısacık verdiğim çabanın adıdır

Seninle ‘’bir olmaya’’ çalışmak

Ne zamandan geri, ne zamandan öte

Seni, öyle zamansız görünce

Çaresi yoktu sevmekten başka

 

Dinledim;

Sen diye başlar bütün güzel şarkılar

İçinde sen varsın diyedir her şey güzel

Her şey bu yüzden yerli yerinde

Göz ucun bile değmemiş

Sesini henüz işitmemiş bir kentte

Yalnızlık ağıtlarla seslenirken

Bütün notalar

Dağınık bir melodiyle benzeşirken

Seni bir solfej gibi görünce

Çaresi yoktu sevmekten başka.

 

Hangi ara oldu bilmiyorum

Zaten bilsem koyardım adını

Bir bakış derdim, bir heyecan

Olsa olsa bunun adı bir şanstır

Çünkü bilirsin

Aşk savaşmaktır ve savaşlar apansızdır

Yazık, ben savaşamayacak kadar korkaktım

Bu yüzden miğferler giyindim göğsüme

Bütün yıkım ihtimallerini düşündüm

Bütün yenilebileceğim anları

Ayrılık, vurgun, hasret, hüzün

Ama öyle karşımda dimdik dururken yüzün

Çaresi yoktu sevmekten başka

 

Başlamadı, çünkü sonu belliydi

Bir kıvılcım yoktu ama

Kendi yüreğimi yaktım kendi kendime

Bunu da anlatmalıyım:

Beni hiç tanımayan sevgilim

Ulaşılmazım, Sibirya’sı dünyamın

Sımsıcak gözlerle bakarken

Seni öyle buz tutmuş görünce

Çaresi yoktu sevmekten başka

 

Kafesinde duran bir kuştur yalnızlığım

İki kanat bir kuş seçmiştir

Ve hepsi o kadar

Senin adındır siyah, senin adındır mavi

Geceden gündüze, gündüzden geceye

Senin adındır dönence

Seni, hür bir gökyüzü gibi görünce

Çaresi yoktu sevmekten başka

 

Anımsarım, oturmuştum balkonumda

Esmerliğini izliyordum göğün

Kuşlar susmuştu, bulutlar susmuştu

Ben susmuştum, küsmüştüm de biraz

Bütün sessizlikler, duyabilmek içindi

Göğüs kafesimde atan seni

Kalbim hecelerken adını

Bastırdı aniden susuz bir yağmur

Bir şarkı incecik sesiyle

İçimi parçaladı bir gece

Ve sen aklıma böyle gelince

Çaresi yoktu sevmekten başka

 

Kime anlatmalıydım?

Seni senden başka kime?

Bence artık susmalıydım

Çünkü bu his benim dilimi kurşunladı

Ama gelip sesimden vurdu

Bu yüzden yazdım

Bunu yazmalıydım

Ses verir gibi bütünüyle sessiz bir aşka

Çaresi yoktu sevmekten başka.