Geçmişten medet ummak ya da geleceğe umutlanmak. Bunun adı kısaca çaresizlik.
Çare şu andadır aslında. Gelecekten iş beklemek ya da geçmişten ders almayı istemek çaresizliktir. Ahret ya da reenkarnasyon inancı da bir yerde çaresizliktir.
Kötüyken iyi ya da iyiyken daha iyi olmayı istemek çaresizliktir. Doyumsuzluk çaresizliktir. İntihar başlı başına bir çaresizliktir. Yaşamak zorunda olmak ise çaresizliğin ta kendisi. Tıpkı doğmak gibi.
Bazen de tam tersidir aslında. Hasta birinin ölüm, günahkâr birinin, yanmadan önce, yaşam çaresidir. Aslında her yaşam bir diğerinin çaresidir.
Bu sevilmediğiniz anlamına gelmez belki. Biri hariç tüm çocuklarının ölmesi ya da sokak ortasında taşlanması gibi. Zor ve meşakkatli.
Çaresizlik doğru içindir belki de. Çareyi hazır bulan doğruyu hiç bulamaz gerçeği gibi. Çare güzeldir, çaresizlik anlamlı. Kavrayabilirsen tabii.
Çaresizlik her yerdedir, çare doğru yerde. Olman gereken ya da olamadığın yerde. Pişmanlıklarında ya da düşlerinde. Yakınlarda ya da uzaklarda bir yerlerde.
Çare işte. Çaresizliğin öz kardeşi. Habil ve Kabil’den özenti gibi. Aşk gibi, kalem gibi. Çarenin aynı zamanda çaresizliğin ta kendisi olması gibi. Zaman gibi, dünya gibi.