Yanılmanın yanlış sayılmadığı

Yanlış anlaşılmanın beş şarttan sayıldığı zamanlardayım

Zamanın üç vakte, üç vaktin yan ceplere sığdırıldığı 

Dünyada sıkışanların genişlettiği boşlukta 

Sesimi yadırgamayacağım bir ses aradım

Bir redif bir edip dedim

Bir redif bir edip

Bir redif bir ediple göz boyayanların

Ne yapıp ne edip şiirin canına okuyanların

Kalbimde yakaladığım oku kalbe çevirmeli

Canına okunması için canıma okuyanların

 

Velasr diye velfecr işitmişim

Bilseler bana da bir hak verirler dedim

Yakayım diye verdikleri hakkı saklayarak geçtim köprüleri

Olur da birisi anlar, yüküm ağır gelir 

Bunu bildim, bunu anladım, buna içlendim

Buna ağladım Bach dinlerken

Mozart’ın gözleri daha iyi seçer diye

Mozart’ın gözleriyle, 

Bir kuşa benzer diye yaşlarım, bir kuşun yüreğiyle ağladım

Bir yanlışta doldurdum kendime açtığım hicap hesabını


Boğazımda gıcık, kalbimde leke

Koyacak yerim yoksa da nefret

Gıcıktan, lekeden, nefretten kaçıyor olsa gerek

Bilseler ki boğazımın kimseye zararı yok

Gıcıktan sebep yutkunuyor sert sözleri

Ölüm onunla pazarlıktan kaçışıma darılmıyor

Başka insanların aynı yerinde

Aynı insanın başka yerlerinde

Başka zamanların ödüle layık görülmese de anılmaya değer 

Katına uygun görüyor kendini

 

Çarşaf kurudu kan ıslak 

Yarısı bulantı, yarısı gözlerin gibi berrak

Bir duvara yenilen iki göz

Birinde kocasının ölü çocukları, 

Bel kemiğinde yabancı eller  

Yanılsamalar, ikilikler  

Dilimi ağzımdan kopar

Dilimi ağzımdan ağzına katarak onar

 

Güzelden konu açtınız diye sevdiğim kızı mı anlatayım

Gözlerinizle kurduğunuz krallığın surlarından saçlarını mı sarkıtayım

Baldırana daldırılmış okların

Üstüne mi atılayım

Söylesin dili çözülmüş birisi güzeli sizden nasıl koruyayım

 

Uzun yolların uzun seyri yüce dağlar

Kimsenin fark etmediğini gördüm sana bakarken

Fark et beni

Ey uzun yolların uzun seyri

Kendimi bulacağım yoklukta

Bakışına meylettiğim bakışla yok et beni.