Tanıyamadım, kimliğimde basılı duran fotoğrafı. Uyruğumu ve anne babamı da. 

Bir tarih verilmiştir, adı gün doğumu. 

Ve bir isim: 

Emre Topaloğlu


Ne zaman gideceğimin kıymeti yokmuş anladım. Doğruladım yaşananları, henüz kendimi tanıyamadan işe yaramaz bir imzaydı mührüm.

Ve toprağa kavuştuğumda, mezar taşım olsun istemem. 

Cebinizden paranız eksilmesin, dünya dertleriniz önemlidir sizin.


O mermerci, ben ölümlü. 

Ben öldüm diye kazansın istemem. 

Zaten böylesine iş birliği pekâlâ samimiyetsiz ben istemem.

Bir mezar dahi istemem. 

Dualar, insanlar etrafımda ağlasın istemem. 


Akşamında evimden ahıtlar yükselirken aş verilsin istemem.

Çünkü bu alçakçadır, samimiyetsizliği sevmem.

Kaçınız ve kaçımız yastığa hüzünlermizi bastırırken nefes alıpta veremeyişlerimize şahit oldu.


İmam ve beni kendince oluşturanlar. 

Şahitlik etmemişlerdir hiçbir sahici hüznüme. İstemem, mezarımın başında dualarıyla şahitlik etmelerini.

Çünkü bütün bu olanlar alçakçadır akıl gözümde.

Ben samimiyetsizliği hiç sevmedim.


İstemem beni yok sayıp, seni kendilerince oluşturanları. 

Ve ikimizi mezara sıkıştıranları.


Eğer beni dinlemez iseniz

Yazıverin bu şiir’i mezar taşıma. 

Kül olan, kapımı çalsın.

Kalbe yavaş dokunsun. 

Aş da onun olsun. 

Yaşam da.