Ne eleştirmeyi biliyoruz, ne savunmayı. Savunduğumuzu sandığımız şeylerin gerçekten savunucusu bile değiliz çoğu zaman. Birileri savunuyor diye savunuyoruz. Eleştirdiğimizi sanıyorken kendi bilgisizliğimizi belli ediyor, birileri eleştiriyor diye eleştiriyoruz. Menfaatimizi hiç bir şeye takas etmiyor, hiçbir şeyi özümüzden çok sevmiyoruz. Ne ettiğimiz yeminleri tutuyor, ne inancımızı ahlaka dönüştürebiliyoruz. Bencilliğe övgüler dizip, paylaşmayı anlamsız buluyoruz. Uzun cümleler kurup düşünmek zor geliyor, iki üç kelimelik içini boşalttığımız slogan ve aforizmalara sığınıyoruz. Yalnızız. Ve yine hiç de yalnız değiliz yalnızlar olarak. Bir topluluğa dahil olma eğilimi gösteriyor ama topluluğun nasıl bir nitelikte olduğuyla ilgilenmiyoruz. İlmi, bilgiyi hayatta rehber edinmek için değil, dolgun bir maaş için talep ediyoruz. Ne kendi dünyamıza müdahalede bulunulmasını istiyoruz ne de başkalarının dünyasına müdahalede bulunmaktan vazgeçiyoruz. Çelişkilerle yaşıyor, yaşadıkça çelişiyoruz.