Uyur ya da uyanık anlarımda,

Gözlerimin önünde,

Yahut göz kapaklarımın altındasın...

Yoksun, ama alıyorum kokunu.

Yüzlerce kilometre var aramızda,

Ama binlerce kilometre gelsem sana

Kapanmaz bi mesafe bu,

Ayaklarımı uğrunda feda etsem,

Geçilmez bu cehennem çukuru...


Kara sevdalı günleri andım seninle,

Günde bilmem kaç tane yutulan hapları,

İlaç zoruyla dalınan uykularımı hatırladım...

Ruh gibi dolaştığım, ruhsuz sokakları,

Sana bakıp ruhunu gördükçe,

Dokunduğum ruhsuz kadınları hatırladım...


Kızıl güneşi aldım semadan,

Senin fotoğrafına bahşettim.

Biraz geceyi kattım;

Dudaklarının yukarı kıvrılan köşelerine.

Tırnaklarımı geçirip dolunaya,

Göğe çektim beni saran ateşini.

Senin ışığını saçmayı öğrettim yıldızlara.

Sahi, nasıl sıkıştırdın bulutları dudaklarının arasına?

O fotoğrafta silüetin, sevdadan da kara...


Gecelerime ay olursan sen;

Ben güneş olur, yanarım...

İndi mi yeryüzüne zifiri karanlık,

Aydınlanır etraf; sana yansırım...

Rüyalarıma girersen sen;

İşte o zaman duramam, sıkıca sararım...

Tanrıça olacağım ille de dersen;

Ben reddederim tanrılığı,

Kul olur, sana taparım...


Keşke birkaç milyon adım atmakla,

Şu uzaklık sınavını kapasaydım...

Keşke aynı şıkta buluşsaydık,

Üzerine karalansaydım...

Keşke elimden gelseydi de,

Bileklerimi boyamak yerine kırmızıya,

Seni kendime bulasaydım...