Dünyaya geldim ve daha ne olduğunu anlayamadan düşmeye başladım. Uzun kışlar bitirdim yaşarken. Ve yazları yaşadım, aşk dolu hiç bitmeyen yazları. Her şey çok hızlı oldu, birbirine geçmiş soyut ve somut kavramları hiç ayıramadım. Var olmak, yaşamak ve ölmek. Kimi zaman bir kaplumbağa misali ilerleyen saatler, kimi zaman ateşe dönen kıvılcım gibi hızlıca parladı ve yaktı her şeyi. Ama ben yangının sadece yeryüzünde olduğunu sanıyordum çocuk aklımla. Sonra düştüm, yuvarlandım ve yanmış küllerimden tekrar ben oldum. Gözümü cehennemde açtım, 9 katı olan. Her katta bir günah ve günahların başında onların kefaretlerini ödetmeyi bekleyen şeytanlar vardı. Hızlıca kendi cehennemimi aramaya başladım, zira cennetin var olma düşüncesi aklıma bile gelmemişti. Burada hayal kurmak yoktur yazıyordu cehennemin kapısında ve umutların hepsi yakılmıştı şeytanlar tarafından. Kendi cehennemimi bulma planımın ilk adımını uyguladım hemen. Kapı kapı gezdim bütün cehennemleri. Gördüm yalan sözleri, insanların hayallerini sömüren politikacıları, başında bekleyen şeytanlara rağmen doymayan din adamlarını, kibirleri alınlarına damga olmuş mütevazilik yoksunu insanları. Günahlarının yarattığı ateşin içinde yanıyordu her biri acımasızca. Sonuncu kapıya vardım en sonunda. Aradığım cehennemin bu olduğu umuduyla. Tek bir şeytan vardı içeride ayakta duran. Ve yerde bir adam uzanıyordu, bütün acizliğiyle bakıyordu bana yardım için. Kendi cehenneminde başında bir şeytan ile yatıyordu karşımda Dante. Yaklaştım ona doğru korkuyla ve vicdanımla. Zor bela kaldırdı elini ve tepedeki şeytana işaret etti. Kafamı kaldırıp şeytana baktım ve karşımda gördüğüm kendimden başkası değildi.


Yaratılışın ve insanlığın cehenneme bıraktığı günah kırıntılarının arasından geçmeye başladım. Kendi şeytanımın önüme serdiği günahlar değildi beni korkutan. Beni asıl korkutan, günahların, suçluluğun ve kötülüğün dünyada yok olduğunu, unutulduğunu sanmış olmamdı. Şimdi hepsi topyekün ama biçimsiz bir şekilde karşıma çıkıyordu. Gördüklerim bana dünyanın burası kadar acı olmadığını anlatmaya çalışıyordu sanki. Ama biliyordum ki günah, dünyada bizim elimizle doğan bir çocuktur ve cehennem o çocuğun bize başkaldırdığı evidir. Pişmanlıkların ve kinin, kanla suladığı alev tarlalarından geçmeye devam ediyordum. Sonsuz budur dedim kendime. Bunca yaşama, kötülüğe ve nefrete rağmen hala var olmaya devam eden cehennem. Evet, sonsuzluk bir azap çemberinde çaresizce yürüyen insan ruhunun karşısına çıkanlardır.