İnsanlıkla tüten bir alevi davet ediyorum içime

Bana kızma Ekber

Bana kızma, yırtılmayı göster


Kor menekşe anlatıyor suya

Şarapnel tohumu eksilmiş buluttan

Annesinin diline öykünen serçenin ağırlığıyla

Sence neden yansıma yanmakla bu kadar eş değer

Bakışında tuttuğun orman, kopardığın elim

Bana kızma

Ben kibritle bile oynamam Ekber

Atlas’ın bir kardeşi olduğunu öğrendiğimden beri

Kıvılcımın peşimden koşan o çocuk

Ben değilim


Su anlatıyor kendini sana

Kanadı yok diye yargılanmadan önce 

Öyle bir sabah

Uçmak yasaklanmış, şafak sökmeyecek

Doğumuyla suçlanan pervanenin cenazesinde

Siyah gömlek giymiş güneş 

Ateşin türküsünü söyler 

Tüm çiçekler yanarken 

Aynı kokuyu salarmış Ekber

Yakasında sararmış bir beddua

Kaderine terfi edilmenin ağırlığıyla

Bin yıldızla apoletlerinde

Su derdini anlatıyor sana


Sonra küller küllere

Sonra sancısı toprağa düşmüş

Yanmakta ısrar eden çam tohumu

Sonra kozalak mesela

Aklanmayı bekler

Olduğum yerde beklemekten başka

Ağaçlara benzeyen bir yanım yok Ekber


Dedem kuşağı anlatıyor güya

Bir sopanın ucundan akarken beyni

Ben çalmadım ateşi diyor

Ama keşke saklayabilseydim