Hep tek başımaydım, dedi Gregory. Biraz önce aciz diye tanımladığı ve üzerine eski bir Eskimo şiiri okuduğu soğuğun daha fazla içeri girmesini istemediği için, ahşap tahtakurdu yuvası pencereyi sertçe kapattı.

Mesela dedi, hastalanmıştım eskiden. Hani şu çekirgelerin ormanımızı talan ettiği sene var ya tam da o zaman. O sıcak yaz günlerinde ciğerlerimi üşütmüştüm; ben önce tütünden sandım, köye gelen kaçakçıdan aldığım tütünün ucuzluğu kafamı kemirmeye başlamıştı ve ben göğsümdeki ağrıyı buna yoruyordum. Yaşlı doktor Samuel teşhisi koydu sonra, ciğerlerimi üşütmüştüm. İşte o zaman da yalnızdım tam da üstünde oturduğun şu eski yatakta. Geceleri gaz lambası sönünce içine gaz doldurmak için kalkmaya bile mecalim yoktu. Öksürmekten zayıflamıştım hayal edebiliyor musun Mişkin, dedi; su içmeye bile gücüm yoktu. Kış gelirken ben de iyileşmiştim. Sonra üstü çizik dolu eski masaya dalıp gitti. Eliyle tozunu sildi. Tozları tutmak daha doğrusu avuçlamak ister gibi bi hali vardı. Sonra geçmişten gelen bir adam gibi tam da gözümün içine bakarak konuşmayı sürdürdü. Saçları simsiyah bir sevgilim vardı hatırlar mısın, dedi; hani şu büyük gözleri olan neşeli kız, o güldüğünde avuçlarım ısınırdı. Sessizce solumaya çalıştı Gregory. Onunla gittiğimiz bir tatili anımsıyorum sık sık uyuyamadığım gecelerde, her taraf böyle toz kaplıydı, saçlarımız, burnumuzun içi ve hatta ağzımız bile toz dolmuştu. Gizli gizli şarap içmiştik sonra nehrin kıyısında. Çömlekten yapılmış minik kadehlerin içinde. Bir tanesi kırıldı ama sanırım onun içtiği hala buralarda bir yerde, hiç yıkamadım. Sonra bırakıp gitmişti beni. Hiç unutmam ki unutursam kendimi bile sevmeyi bırakabilirim. Odamın kapısı bozuktu ve kapanmıyordu o sıralar, beni bu odada terk edip gitmişti. Çıkarken kapıyı usulca kapatmaya çalışmış ama açık bir kapının ardında tüm ümidim yüzüme kapatılmış halde geride bırakılmıştım. Yine yalnızdım o tarihlerde anlayacağın. Ağlamak günlük bir rutin haline dönmüştü. Evde unuttuğu bir tokası vardı, şu çekmecede saklarım, tokasından kokusu silinmesin diye Tanrı'ya dua etmişliğim vardır.

Yerinden kalkıp daha önce yüzlerce kez adımladığı gıcırdayan zemini adımlamaya başladı. Benim gibi adamların kaderi budur işte, dedi Gregory; sabah uyandığında her şey daha da iyiye gitmeyecektir, bunu biliriz, Tanrı'nın sevgili kullarıyız sonuçta.

Dışarıdan bir karga sesi geldi, sese dikkat kesildi. İyi ki dedi, iyi ki bu kara kuş gibi yüzlerce sene yaşamayacağız, bunu bilmek tek tesellim dostum.

Sustu. Durdu. Sessizlik ve soba çıtırtısı aynı anda duyuluyordu. Sustuk. Durduk.