"Furuğ hayat doluydu. Ve ondaki bu canlılıktan keyiflenirdim. Çevresindeki her şey ondaki merak duygusunu uyandırırdı. İnsanları ve doğayı severdi, denize ise âşıktı. Gülerek espriler yapardı:
'Küçük sular, büyük balıklara göre değil!'
Gülerken tüm yüzü ve gövdesiyle gülerdi. Gülüşü içten, yürektendi. Ağlaması da... Hep aynanın önünde ağlardı. Bir şeye üzüldüğünde, bunaldığında gider aynasını alır gelir ve ona bakarak ağlardı:
'Bütün gün aynada ağladım.'
Doğru söylüyordu. Aynada ağlardı ve ağlayışı gerçekti...
Bir gece, bir arkadaşımla onun evine uğradık. Yoktu. Başka yerlerde de aramıştım. Kimse bilmiyordu nerede olduğunu. Gerçi bilirdim, kimi zaman böyle kaybolurdu. Bir yerlere gider, gizlerdi kendisini ve kimse o yeri bulamazdı. Günler sonra çıkardı ortalığa. Kimseye bir açıklama yapma gereğini duymazdı.
'Neredeydin?'
'Hiçbir yerde."