sözlerimi tutamadığımdan mı bilmem yakana yapışıyorum

onu tutarsam kokun benim yakamı bırakmaz belki

güvenilmez bir çapulcu muyum gözünde şimdi, hiç bilmem

çalıp çırpmak adetim değil ama sen cebime girip duruyorsun


merak etme, adın aklımda çok fırtınalara sebep olamadı

sadece birkaç kez ona buna adadım onu

önüme gelene indirim etiketi gibi yapıştırdım

aciz aklım farkına bile varamadı, vardıkça üzerini karaladı


yemin ederim işim yok seninle

dayıma senin adınla mı seslenmişim?

bir yanlışlık olmuş, kimse kusura bakmasın

isimlerin pek yeri yoktur zihnimde


seni çok aradığımdan falan değil

sadece her sabah masada duran o bardak gibi

aniden bulaşık makinesine girdin mi

ben ve masadaki kahve izi terk edilmişlere benzeriz


oysa ben her türlü ize alışığım

yalan söylemeye yeminli oluşum gibi

asla unutmadığım her ismi

unutmuş gibi yaparım

iz bırakanları hatırlamamak

marifetmiş gibi


hata benim kabul, cezam buysa boyun eğdim

zar zor gördüğüm denize gönlümü bağlamak

tuzlu dalgaları genzimi yakmayacakmış da

beni derinliklerinde bir inci gibi saklarmış sanmak

benim gibi küçük bir sandalın haddine miydi?


şimdi benden nefret etmen bile ne büyük nimet

ciğerinde nefes kalmayana, içindeki her duygu solana

sen kendini kaybedip yolun sonunu bulamayana dek

son zerresine kadar sömürdüğüm hislerin veriyor eziyet


sen iyi mi vur beni aklındaki zincirlere

soluna mı mühürlersin, soluğunda mı bitirirsin

celladım olmaya niyetliysen seçim senin

ben tek karış suda nefesimi tutarım sen için