‘’Sen aslında iyi birisin.’’dedi Cemre. Zümrüt yeşili gözleri yaşlı, sesi şefkatliydi.

‘’Gerçekten öyle mi düşünüyorsun?’’diye sordu Emre.

Cemre, sicim gibi iki damla yaş gözlerinden iri yanaklarına akıp oradan boğazına doğru ilerken başını ‘’Evet!’’anlamında sallayınca daha dün kızıla boyattığı saçlarının bir tutamı gözlerinin önüne düştü. Dudaklarının titremesini saklamak için onları ısırmaya başladı. Emre, kaşlarını yan yatırıp yaş dolmuş masum gözlerle Cemre’ye bakarak tebessüm etti. Elinin içini kızın ıslak yanağına götürdü, gözyaşını silip biraz okşadı sonra düşen saçını toplayıp kulağının arkasına götürdü. Akmaması için zorladığı gözyaşları yüzünden Cemre’yi bulanık gördü. Parmaklarını Cemre’nin gür saçlarından çıkarıp elinin tersiyle gözlerini sildi. İlk defa birinden üstelik böyle güzel bir kızdan kendisi için söylenmiş güzel bir söz duyuyordu. En son ne zaman ağladığını hatırlamıyordu. Belki ağlamıştır ama bu kesinlikle mutluluk yüzünden değildi. Başparmağını Cemre’nin tam ortasında hızma olan altdudağında gezdirip gözlerini kapadı ve dudaklarını ileri doğru uzatarak yavaşça ona doğru yaklaşmaya başladı.

 Emre, annesini ve babasını çok küçük yaşta kaybettiği için onları hatırlamıyordu. Dedesinin yanında, derme çatma bir evde kalıyordu. Yaşlı adam kendisine zor bakmasına rağmen torununun ihtiyaçlarını karşılamak için o yaşta hamallığa bile gidiyordu. Çocuğun oyuncaklarını tahtadan kendisi yontuyor, yemiyor yediriyor, işlerini yaptığı varlıklı insanlardan çocuklarının eski kıyafetlerini alıp giydiriyordu. Okul çağına gelen Emre’nin büyürken dertleri de büyüyordu ve adamcağız artık bunları karşılayamaz haldeydi. Aslında çocuk içinde bulunduğu şartların zorluğu nedeniyle erken büyüdüğü için dedesine elinden geldiğince yük olmaya çalışıyordu. Torununun geleceğini düşünen yaşlı adamın on iki yaşına gelen Emre’nin ısrarla itiraz etmesine, ağlayıp sızlamasına rağmen yetiştirme yurduna teslim etmesi zavallı çocuğun masumluk dönemlerinin de sona erdiği anlamına geliyordu. Bundan sonra Emre, çevresiyle uyumsuz ve giderek saldırgan bir çocuk olmuştu. Dedesini bundan sonra sadece birkaç kez görecekti. Yetimhanede ve okulda sürekli kavga ederken adı sürekli olarak hırsızlık olaylarında geçiyordu. İlerleyen dönemlerde de sergileyeceği kendisinden daha iyi şartlarda yaşadığını düşündüğü insanlara zarar vermek düşüncesi daha o yaşlarda hayat felsefesi olmuştu. Sırf bu yüzden kendisinden yaşça küçük bir çocuğu, henüz on sekiz yaşına bile gelmeden yetiştirme yurdundan kaçıp cami avlusunda, stadyum tribünlerinde yattığı ve bally bağımlısı olduğu bir dönemde, rahat hareketlerinden rahatsız olduğu için öldürüp cezaevine girmişti. Olay günü markette yiyecek bir şeyler çalmak için dolanırken kendisinden beş yaş kadar küçük bir çocuk dikkatini çekti. Elinde cips paketi ve sırtında çantayla bir taraftan cips yiyor diğer taraftan kulak üstü kulaklıklardan müzik dinleyerek reyonların arasında geziyordu. Yandan ayırdığı sarı saçları kulaklarını kapatacak kadar uzundu. Üstünde pahalı olduğu her halinden belli olan lacivert renkli şişme bir mont, altında lastik paçalı siyah renk eşofman ve Nike markalı spor ayakkabılar vardı. Çocuk bir ara süt ürünlerinin olduğu bölümde durdu. Meyveli süt ve yoğurtlara bakıyordu. Emre’de onun yanında durup tepeden izlediği çocukla kendi çocukluğunu kıyasladı. Hayata eşit şartlarda başlama fırsatı bulamamış bütün çocukların öfkesini içinde hissetti. Ailelerin, çocuklarına ‘’Bunu bulamayanlarda var.’’dedikleri canlı bir örnek, okumazlarsa Emre gibi sürüneceklerini söyleyip parmakla gösterdikleri etten bir korkuluk, anne ve babalarının kıymetini bilmelerini söyledikleri acınacak bir öksüzdü. Bir ara çocuk kafasını kaldırıp Emre’ye baktı. Kıpkırmızı dudakları ve mavi gözleri vardı. Çocuk, gülümseyip elinde ki cips paketini ‘’İster misin?’’diyerek ona uzatınca yüz ifadesini bozmadan kafasını olumsuz anlamında sallamıştı. Zavallı çocuğu hesabı ödeyip marketten ayrıldıktan sonra tenha bir sokakta kıstırana kadar takip ettikten sonra defalarca bıçaklayıp olay yerinden kaçtı ama fazla uzaklaşamayıp yakalanmıştı. Yaklaşık sekiz sene kapalı cezaevinde kalıp açık cezaevine geçmeye hak kazandıktan sonra bir gece duvardan atlayıp firar etmesiyle birlikte herkesin ondan korkması gerektiğini düşünmeye başladı. Ama önce kalmak için bir yer bulmalıydı. Bir tane otele gidip cebinde kimliği olmadan oda tutmak isteyince resepsiyonda duran adam buna karşı çıkmıştı. Emre, ısrarları karşısında polisi arayacağını söyleyen adamı öldürmek istemişti ama bıçağı yoktu.

‘’Bu gece poliste benim, savcı da benim. Korkacaksan benden kork.’’deyince cebinde ki son paranın bir kısmıyla bir geceliğine otelde kalmıştı.

Tekrar sokaklara dönmüştü. Kız, erkek, genç, yaşlı, fark etmeden ezikliğini hissettirecek kim varsa yok etmek istiyordu. Önce bir hırdavatçıdan bıçak çaldı. Sonra bir markete gidip poşete çikolata, bisküvi ve meyce doldurup parasını vermeden çıkacakken bir görevli hareketlerinden şüphelenince poşeti bırakıp oradan ayrıldı. Artık insan avına çıkmıştı. Özellikle sürücüsü kadın olan araçları takip etti. Amacı sahibini öldürüp aracı çalmaktı. Her seferinde karşısına birileri çıktığı için başarılı olamıyordu. O gece inşatta kalıp bütün gece bally koklamıştı. Ertesi sabah tekrardan ‘’Kime zarar verebilirim?’’düşüncesi ile insanları takip etmeye başladı. Gözüne bir kadını kestirdi. Oturduğu binaya kadar takip etti ama girdiği daireyi öğrenmeyince bu kadını sonra öldürmeye karar verdi. Daha sonra mahkemede ki ifadesinde ‘’Bu kadını öldürmeyi çok istedim. Cezaevinden çıktıktan sonra yerini tespit ettiğim bu kadını öldüreceğim.’’diyecekti. Tekrar bir AVM’ye gidip yiyecek bir şeyler çalmak için dolandı. Ama ortam müsait olmadığı için oradan da çıkmak zorunda kaldı. Çıkınca gözüne genç bir kızı kestirip takibe başladı. Bazen arasına mesafe koyuyor bezen de yan yana gelerek yürüyordu. Yokuş bir yolu çıkarken kızı burada öldürmek istedi ama yolda erkek bir şahıs daha olduğu için başaramadı. Yokuş bitince kız, evinin olduğu binanın önüne geldi. Yakınlarında ki adam ise yürümeye devam etti. Kız, zile basıp kapının açılmasını beklerken Emre’de belinden çıkardığı bıçağı sağ kolunun içine soktu. Kapı açılınca arkasından hızla hareket edip;

‘’Bakar mısınız, burada Metin diye biri kalıyor mu?’’dedi.

Kız, arkasını dönüp bakınca kızla beraber apartmana girmiş oldu. Bıçağı çıkarıp zavallı kızın boğazına dayadı. Kızcağız korkudan bağıramıyor sadece gözleri öfkeden kıpkırmızı olan Emre’ye aslında içinde sevgi dolu bir kalp barındırdığını ve iyi biri olduğunu söylüyordu.

‘’İsmin ne?’’diye sordu Emre.

Kız, kekeleyerek;

‘’Cemre!’’diyebildi.

Emre, kızın yalan söylediğini bildiği halde kısa süreliğine olsa da yıllar önce buz tutmuş kalbine sıcak bir elin dokunduğunu ve gülmeyi unutan ifadesiz yüzünün gülümseyince kuru bir toprak gibi kırıldığını hissetmişti. Zaten yalan olan her şey güzel değil midir? Anne şefkatiyle başını okşayan bir şeytandır yalanlar. Gözünü kapatırsın ve küçük bebek gibi tatlı bir rüyaya dalarsın. Gerçekler, ağlayarak uykundan uyandırdığında eğer, seni kucağına alacak bir ailen varsa şanslısındır. Hayatta yapayalnız olan Emre’nin gözünden akan yaşlar ise bir bebeğin uykudan hiç uyanmak istememesi yüzündendi. Ne yazık ki artık temiz bir sayfa açıp yeni bir hayat kurmanın imkânsız olduğunu çok iyi biliyordu. İnsanlara karşı ne bir güven duygusu ne de kalbinde paylaşacak bir parça sevgi vardı. Yardım etmek yerine zarar vermeyi, hak etmek yerine çalmayı, yaşatmak yerine öldürmeyi tercih etmişti. Bunları yaparken de vicdanı sızlamadığı gibi sonrasında bir pişmanlıkta duymuyordu. Kısacası insanı insan yapan değerlerin hiç biri onda yoktu. Aralarındayken ayaklarının altına yapışmamak için mücadele eden bir haşere gibi hissetmesine yol açan insanlar tarafından ciddiye alınmak için en etkili yolun can alma noktasında olduğunu keşfetmişti. Ancak böyle emir vereceğini sanan insanlar, hayatlarının bağışlanması için ona yalvarabilirlerdi. Bazen saygının temelinde korku yatar.

Emre, yaprak gibi titreyen kızın kulağına doğru başını yaklaştırıp;

‘’Biliyor musun,’’dedi kısık bir sesle.’’İyi biri olmak için artık çok geç.’’

 

Not: Bu öykü yaşanmış bir olaydan kurgulandı. Kadın cinayetlerinin son bulması dileğiyle…