(Kapı kapandı) Tık. Yüzüme çarpan bu soğuğa göğüs germek mümkün mü? Önümü iliklesem, atkımı sımsıkı sarsam ne işe yarar ki? Şu insanın içine sessizlik gibi oturan büyük gürültü. Hiçbir zaman eksilmeyecek değil mi araba sesin. Buz gibi bağıran rüzgarın. Her sabah ağlayan güneşin. Ah, saat kaçtı? Ne kadar sürede varmalıydım yanına? Adımlarımın hızı ne olacak şimdi? Ellerimi de henüz soktum cebime, bu kasvetli havada çıkarmak da istemiyorum. Güneş var aslında ama neden ısıtmıyor, aydınlatmıyor? Pardon, saat kaç acaba? Bakışlarınız da soğuktan etkilendi sanırım. Asker misiniz? Babam da bana böyle bakardı. Emir bekleyen er gibiydim onunlayken. Neyse teşekkür ederim. Pardon hanımefendi, saati söyleyebilir misiniz? Gözleriniz. Uzun zamandır böyle içten bakan bir göz görmemiştim gözlerime. Ela. Anneminki de elaydı. Güneş gibi, içimi ısıtırdı elleri; alnıma her değdiğinde, elimi her tutuşunda. Bütün ağlayışlarım bacağında oldu. Gözyaşımı dizlerine dökerdim. Yastığa hiç dökmezdim, şimdilerde tek dert ortağım. Sizinle de dertleşebilir miyim? Yanına gitmem için erken mi? Ama size sadece saati sormuştum. Ne kadar vaktimin olduğunu nerden biliyorsunuz? Dayan mı? Siz kimsiniz küçük bey. İncecik sesiniz hiç de güç vermiyor. Kısacık saçınız, kapkara gözleriniz... Benimkine ne kadar da çok benziyor. Oysa donuk bir bakıştan çıkan ses böyle olur mu? Ne kadar sert komutan gibi olsa da, kim olduğu bilindiğinde güven vermez mi? Baba? Ah, biraz aşağı mı kaymış bu çerçeve? Duvardaki karartı. Gözlerim kadar kara. Çivisi mi eskidi acaba? Oysa daha dün çakmıştı babam. Dün değil miydi yoksa? Sahi anne, babam burada neden buz gibi bakmış. Senin gözlerinin ışıltısı bu kadar huzur veriyorken, neden benim bakışlarım babamınkine benzemiş? Bu çığ gibi büyüyen gürültü, bu kalbi donduran rüzgar... Hepsi bu duvardan mı geliyor? Yıkmalı mıyım bu duvarı? Ya da içimdeki o yalnızlığı. Ev soğuk. Ellerim buz. Ben dünü özledim. Yoksa dün değil miydi?



http://twitter.com/alikonateke