Başım acıdan yaldızlı. Saiki aynılıkların küme küme varlığı. Ne zamana kadar gideceği meçhul, ve insan ruhunda barındırıyorsa o farklılığı, ızdırap geliyor yaşamak ve bilumum eylemler.

"Mutluluk bilmemek", yahut da tartışabilirim aksi için. Yeter ki muhalif olacağım bir düşünce bulayım, kendi hayatımın ivmeleri hep böyle kavgadan yana mı olacak, o zaman işte hayatım handikaplarımdan ibaret ve ben amansız gidişlere alabildiğine müsait.

Korkuyorum, iyi birini kaybetmekten

ve korkuyorum, ki bu korku diğer korkumu üçe beşe katlıyor, iyi biri diye değersiz birinde kendimi kaybetmekten.

Konu konuyu açıyor ve büyük insanlık güverte yolcusu, paralanıyor insanlık, insanlarım, insan kardeşlerim. İzinsiz de bakılmıyor güneşe, inin cinin top bile oynamadığı bir köhne bulvarda, ayrışıyorum herkesten. Ve ne çok herkesim, şaşkınlıkla izliyorum. İmgeler incileri tanrının, ve inci değil umrunda tanrının. Ben sahipleniyorum, her inci tanıdık, her yol bilindik yol. Bizim yol yani(!) gözüm kapalı giderim. Peki ben düşmek istiyorum dersem yazgıma haksızlık mı ederim?