Buruk bir acı belirir içimde seni her düşündüğümde. Önce lanet bir kibirdi, ama ben değiştim. Yerini bir pişmanlık aldı, bir de yeri doldurulamaz bir özlem. Şimdi ise bir burukluk hissi...

Dürüst olmak zor kendime, çok az yalan söylerim düşününce.

Ben kendimi en çok sende gördüm, sen de aynı hissettin, biliyorum.

Bir aynaydın ruhuma, solun sağım, sağın solum. Bu kadar aynı ve bu kadar zıt olabilir miydi iki ölümlü?

Kelimeleri kovup bu kadar iyi anlaşabilirler miydi?

Kulaklarında çalan müzik, kafalarında yankılanan sesler...

Saçma sapan takıntıları, sevdikleri renkler...


Bir insanın varlığını sevmeyi sen öğrettin bana.

Hatırlar mısın o günü? Yağmur yağıyor, bir sağanak almış, ne varsa sürüklüyor. İlkokula giden çocuklar gibi itiraf etmeye korkuyoruz birbirimizi sevdiğimizi. İlk ben söylüyorum, içimde patlayacak yoksa. Senden karşılık alınca karnımdaki kelebek değil, göçmen kuş sürüsü olmuştu.

Başka bir gün sen memlekete dönmüştün, kitap okuyorum demiştim seni arayıp.

Ne okuyorsun dedin, Cesur yeni dünya. En sevdiğim kitap o hâlâ, üzerinden iki yıl geçmiş.

Şaşırmıştın, senin de en sevdiğin oydu çünkü. O güzelim kitabı görünce senden başkasını düşünemiyorum artık. İmkansızın mânâsı oldun, olasılıksıza inanmadığım cesur, yeni dünyamda.