Kendilerinin en bariz özelliği cesametleridir. Tek katlı evcağızımın boyunu üç kat aşarlar. 


Ceviz ağacımı takdim ederken çoğul eklerden yararlanmam bu cesamete hürmetten ve takdimin ağırlığındandır. Yoksa senli benli konuşmamız da pekala mümkün ve esasında olması gerekene daha yakındır. Bunlar bir takım prosedürler. “Dostlar arasında edebin terki edeptendir”… Böyle bir şey okumuştum. O halde ceviz işte.. Benimki. Benim ceviz ağacım.


Bu arkadaş dışardan bakınca; evi, evin içindekileri, evle içindekiler arasındaki acı-tatlı hatıraları muhafaza eder bir görüntüdedir. Dallarıyla, yapraklarıyla organik in-organik demeden her şeyi maiyetine alır, her şeyi bir kucakta eritir. 


Sağolsun. Katkısını inkar edemeyiz, edersek taş oluruz. Fakat açıkcası bazı uygunsuz işlere de adı karışmıştır cevizin. Bir kaç sene evvel kökleriyle mutfak giderinin borularına, planlayarak, canavarca bir hisle sızıp, boruları patlatmak suretiyle yaşam düzenimize kastettiği bilinen bir vakadır. Eğer lehine olan hususları dikkate alacaksak diyebiliriz ki evet, köklerinin varlık amaçlarından birisi herhangi bir su kaynağına ulaşmaktır bu doğal varlığın. Ve bir cevizin kökleriyle su bulduğu yerlere nüfuz etmesi hayatın olağan akışına uygundur. 


Peki, eyvallah. Ama ortaya çıkan neticenin hiç bir anlamı yok mu? Bu kökler yüzünden evimin tam ortasından açılması mukadder hale gelen -bismillah- Macellan boğazı gibi bir çukurun yarattığı tatsızlık dikkate alınmayacak mı? Masraflar, usta krizleri…Ama uzatmak istemiyorum. “Hesap yapanların dostları yoktur; sadece hesaplarına uyan tanıdıkları vardır.” Böyle bir şey okumuştum. 


Yine de son bir serzeniş… Cevizin her ilkbaharda tepesinde o karga çiftine yer açmasını da aile bütünlüğü açısından pek makul karşılayamıyorum, ne yalan söyleyim. Bu kargalar neden ordadır? Ne yapmak, nereye varmak istemektedirler? O en tepedeki yuvadan, yani hepimizden en yüksek bir yerden, bizi sinsi sinsi takip etmeler, ürkütücü iniş ve kalkış hareketleri, kişi başına düşen meyve sayısını azaltmaları, kötü müzik anlayışları.. Mülteci sorununu neden bahçemize taşımak zorunda bu ceviz?


Olsun.. Ceviz iyidir. Bakmayın bana; kargalar da başka bir zaviyeden bakılırsa iyidir. Napsın onlar da. "İyinin ve kötünün ötesinde bir yer var. Seninle orada buluşacağız." Böyle bir şey okumuştum. 


Dedem -sürekli TRT1 izler- cevizin cesametini ortadan kaldırmanın iyi bir fikir olduğunu savunur. Amcam -sürekli TRT1 izlemez- bahar gelince bir ziraat mühendisine ağacı kontrol ettirmem gerektiğini düşünür. Bütün bunların ideolojik bir çağrışım konusu olmamasını umarak diyorum ki; ben ortadayım. Uzmanlık mefhumunu, bir mühendisi arkadaşımla arama sokacak kadar benimsemiş değilim. Öte yandan köktencilik de hayli sıkıcı. 


Sonra rüzgarı yapraklarında yakalayınca pek güzel hışırdar ceviz. Hele geceleri.. Hayatın en güzel taraflarından biridir ağaç yapraklarıyla rüzgarın bu kadar uyumlu olması.


Sonra kendisiyle ilgili, organlarından uyku veren gazlar çıkardığına yönelik iddialar şüphelidir. Ben gözümle görmedim. Yakıştıramam da. Bir yetişkin olarak sorumluluklarımı üstlenmeyi bilirim. Bir uykulu hal varsa, o benimle alakalıdır. 


Sonra -yukarıdaki köklü sorunu dikkate almazsak- iyi niyetlidir ceviz. Tutunamayan bireydir. Kendisi tutunsa meyveleri tutunamaz.  Güneşin -nihayet- azcık dallarına değmesiyle meyvelerini cömertçe doğuruverir. Oysa bu sıcaklık, bir kaç gün sonra meyve namzetlerinin toprağa serilmesine sebep olacak ayazı perdelemek amacındaki bir güneş maskesinden ibarettir. İklim kaderdir. 


Dallarına çıkması kolay, inmesi zordur. Battal boy bir boks torbasını, çok oturgaçlı bir salıncağı taşıyacak kadar güçlüdür. Boşluklarını delip geçen gerilimli elektrik tellerine zarar vermeden, nazikçe serpilir. Hasılı güzel şeydir ceviz. Pek meyve vermese de gölgesi yetendir. Ağırbaşlı, derin, suskun, geniş yürekli, sabırlı…Cevizdir, ağacımdır benim.