Bir çocuk neden hayal dünyasını bırakıp büyümek ister ki?

Kötülüğü, acıyı, çaresizliği, yalnızlığı arkasında gizleyen o kapıdan geçip gitmek ister?

Çiçek topladığı sokaklarda gün gelir kaldırıma çöküp ağlar. Siz hiç ağlayan çiçek gördünüz mü? Ben bir keresinde aynaya bakmıştım.

Küçükken bir yeri kanadığında hissettiği acıyı evrendeki en kötü şey sanır. Elindekinin kıymetini henüz bilemediği için kahkahalar eşliğinde balonunu özgürlüğüne kavuşturur. Gidenin arkasından çaresizce bakmak mı daha zor yoksa sımsıkı tuttuğun elleri uçurumdan aşağı bırakmak mı?

Kollarında huzuru bulduğu insanları hep yanında görebileceğini düşünür. Zaman akıp geçer, o insanlar çerçevelerin içine sıkışır. Beş dakika daha durmak için annene yalvardığın o parkta gün gelir sigaranı yakıp uzanırsın. Salıncak biraz daha hızlanırsa tanrıya ulaşabilir miyim? diye düşünüp kollarını uzatırsın ama karşılık bulamazsın. En çok hayaller kurduğun yerlerde, gerçekler tokat gibi yüzüne çarpmaya yemin etmiştir adeta. Şimdi imkanım olsa çocukluğumun elinden tutar parka götürürdüm. Kötülüğü ve beraberinde sürüklenen çirkinliği görmemesi için. İçimde bir yerlerde hâlâ nefes alıyor hissediyorum ama korkuyor, içimdeki çocuk artık büyümek istemiyor. İmkanım olsa geceleri yanına uzanır, dokunulmasından bile hoşlanmadığı saçlarını severdim. İmkanım olsa düştüğü her yere çiçekler eker büyütürdüm.