İnsanlar... Ne garip canlılarız biz ama. Bir o kadar da hayret verici. Çoğumuzun ellerinde küçük ve her an solmaya yüz tutmuş bir çiçek. Onu canlı tutmaya çalışıyoruz. Su, güneş, toprak yeterli gelir sanıyoruz. Yetmiyor, yetmiyormuş, bunu çok acı bir şekilde anlıyoruz. Suyumuzu yanlış seçiyoruz, güneş alır dediğimiz yer hep karanlık, toprak ise çoktan kurak bir çöle dönmüş. “Neyi beceremedim?” diye soruyoruz acı bir şekilde kendimize. Biz bu soruyla cebelleşirken olan yine çiçeğe oluyor. Onunla konuşmayı da unutuyoruz ona sevgi göstermeyi de. Hor görüyoruz bu masum davranışları ona. Oysaki yaşasın diye her şeyi yapmaya hazırdık. Bunu ona çok görmek niye? Neden hala orada durmuş boş boş bakıyoruz duvara? Su yanlışsa değiştir, güneş olan yere koy ve güzel bir toprak hazırla ona. Konuş onunla. “Seni Seviyorum.” de ona. Ne kaybedersin ki? Çiçeğine baksın diye emanet ettiğin her seferde hüsranla sonuçlandıysa bile boş ver emaneti. Sen, en güzel bakacak olan kişisin ona. Biri dahil olacaksa buna, emanet etme çiçeğini. Ama kovma da geleni. Birlikte yapın yapacaksınız. Senin göstermediğin özeni bir başkası göstersin diye bekleyemezsin. Göstermezler, göstermeyiz. Ey güzel insan! Dön ve bak o çiçeğe. Ona, kendine önemli olduğunu söyle. Kendine, o avucunun içinde duran kalbine çok güzel bak.