Çıkıp gidiyorum buralardan evlat,

Elimde bir bavul.

Bavulumun içinde yalnız kitaplar

Ve daktilom

Ve bir çift eldiven.


Tatile değil, evlat

Yalnızlığımın içinde yalnızlık bulmaya,

Yeni bir odanın kapısını aralamaya,

Kendime, bana

Gidiyorum.


Tren buldum akşamın altı buçuğuna.

Vagonlarında eserlerin

Kayıp gıcırtısı...

Ne çok yazar, şair burada döktü içini dışını

Kim bilir?

-kimse-


Hiç olmaya gidiyorum, evlat.

Soluğumu bile özleyeceğim bir derinliğe.

"Ağlamam gerekirdi..."

Diye düşünüyorum.

Ama yaş gelmiyor, içimde ne kadar burukluk olursa olsun.

Bazen, bazı şeyler ağlayarak geçmiyor evlat.

O yoğun hazzı içinde yaşıyorsun; midende,

Kalbinde, damarlarında, şakaklarında.

Sende.

Tutkulu ve şehvetlidir bu tür acılar.

Mayhoşluk katar kimi zaman,

Kimilerine iyi gelir bu.

Kimilerine de...

...

..

.

Ah, trenim kaçıyor evlat!

Lafa tuttun beni...

Yoksa ben mi seni?

...


Biliyorum evlat, içimdesin.

Yalnızlığın dibindesin.

Geliyorum...