Çıkıp gidiyorum buralardan evlat,
Elimde bir bavul.
Bavulumun içinde yalnız kitaplar
Ve daktilom
Ve bir çift eldiven.
Tatile değil, evlat
Yalnızlığımın içinde yalnızlık bulmaya,
Yeni bir odanın kapısını aralamaya,
Kendime, bana
Gidiyorum.
Tren buldum akşamın altı buçuğuna.
Vagonlarında eserlerin
Kayıp gıcırtısı...
Ne çok yazar, şair burada döktü içini dışını
Kim bilir?
-kimse-
Hiç olmaya gidiyorum, evlat.
Soluğumu bile özleyeceğim bir derinliğe.
"Ağlamam gerekirdi..."
Diye düşünüyorum.
Ama yaş gelmiyor, içimde ne kadar burukluk olursa olsun.
Bazen, bazı şeyler ağlayarak geçmiyor evlat.
O yoğun hazzı içinde yaşıyorsun; midende,
Kalbinde, damarlarında, şakaklarında.
Sende.
Tutkulu ve şehvetlidir bu tür acılar.
Mayhoşluk katar kimi zaman,
Kimilerine iyi gelir bu.
Kimilerine de...
...
..
.
Ah, trenim kaçıyor evlat!
Lafa tuttun beni...
Yoksa ben mi seni?
...
Biliyorum evlat, içimdesin.
Yalnızlığın dibindesin.
Geliyorum...
Atakan Aydın
2020-10-15T08:17:08+03:00Gayet akıcı bir şiir, anlamdan uzaklaşmadan ne anlatmak istediğini kocaman harflerle bizlere anlatan, diyecek çok kelime yok, eline sağlık
Kayra Neşad
2020-10-15T03:05:55+03:00Bazı yerlerdeki evlat kelimesi ve ikinci bölümdeki virgül şiirden düşürüyor insanı. Onun dışında sade ve net bir şiir olmuş. Kaleminize sağlık