Kaçıp durduğumuz yerler vardır. Birinden kurtulduk sanırken başkasında yara aldığımız zamanlar olur. Satın alamadığımız bir eylemdir sevmek. Birini öylece bir anda sevmeye başlarsın. Zamanı gelince kaçıp başka yerde soluklanırsın. Başka birinde pansuman yaptırırsın yaralarına, sonra bir bakarsın her şey adeta dejavu gibi baştan yaşanır. Aynı konular konuşulur, aynı şakalara gülünür ve aynı şekilde sevilir. Sevmek tekil bir kavramdır. Sevilmek kadar güzel değildir. Çünkü tekilken yalnız sen varsın ve sen herkessin. Aynı zamanda hiç kimsesin. Küçüklüğümüzden, bir şeyleri kavrayabilmeye başladığımızdan beri etraftan hep bir şeyleri sevmemiz gerektiğini duyduk. Köpeği sev, kediyi sev, bu yemeği sev, şu oyuncağı sev. Ama mevzu insan sevmeye gelince herkes suspus kesildi. Bize şefkat öğretildi ama bir bedeni, bir kalbi sevmek öğretilmedi. Bir kullanım kılavuzuyla gelmiyor insanlar o yüzden sen kendin çözmek zorundasın. Bu küçükken sahip olduğun oyuncak araban değil kontrol edemezsin. Oyuncak bebeğin değil saçını istediğin zaman sevemezsin. O yüzden çocukken sevmek daha kolaydır. Daha bir masumdur duygular ve art niyetten muaftır. Kimsesi olmayan birinin herkesi olmak zordur. Herkesin hiç kimsesi olmak da bir o kadar acı vericidir. Birinden giderken onda çoğalarak gidersin. Fakat bu sefer başkalarında eksilirsin. Gittiğin yerde fazla kalamazsın çünkü eksikliklerin gün yüzüne çıktıkça kaosun ortasında bulursun kendini. Tamamlamaya çalışırsın gücün yetmez çünkü o bile eksilmiştir. Hayattan yediğin her tekmede daha bir acır canın. Kaçmak istesen kaçamazsın, kabus gibidir bu kontrol edemezsin ama içinden de çıkamazsın. Uyanamazsın ve uykun tatlı değildir artık. Sadece bitmesini dilersin, bitmesini ve bir daha aynısını yaşamamayı. Ama, tekrardan başladığın her hayat, tanıdığın her yeni insan bunları sana hatırlatmakla görevlidir. Dönüşü olmayan yollara adım atılmıştır ama yolun sonu çıkmaz sokaktır. Çıkmazdan çıkabilenleredir bu selamım.