Gövdemiz kadar büyüktü dünya

Boya sandığı da...

Aynı hafiflikte

İkisi de aynı ağırlıkta

İkisi de aynıydı işte...

 

Çocuktuk.

Boya sandığımızı dünya sanırdık

daha güçlüydük

Dünyayı boynumuzda taşırdık...

 

Her şey iyiydi.

Kahverengi, siyah boya yüz lira,

Cila isterse artı elliydi...

 

Yüz liraya ayakkabı mı boyatılır demeyin

O zaman altı sıfır daha silinmemişti.

 

Neyse işte her şey iyiydi

Pazartesi günleri dışında.

Mendil, yaka ve tırnak kontrolü!

Eskiler bilir.

Elinde cetvelle öğretmen gelir,

Temiz mi?

Ütülü mü?

Kontrol ederdi...

Pazartesi günleri,

Hepimizin utanırdı elleri...

 

Dediğim gibi her şey iyiydi

Kahverengi, siyah boya yüz lira

Cila isterse artı elliydi...

 

Yani sizin anlayacağınız dilden

Cila;

Hamburgercideki patatesi büyütmek gibiydi.

 

İşte her şey iyiydi...

Bir üst sınıfa geçen komşu çocuklarının

Farklı renkteki düğmelerle tamamlanmış önlüğü dışında.

Kolları uzundu,

Katlardık.

Dirsekleri yırtıktı,

Yamardık.

Ve o zamanlar

Her şeyin değerini daha iyi anlardık...

 

Konumuza dönelim

Biz boyacı çocuklardık.

Sabah hep birlikte çıkardık.

Yollar daha uzundu.

Hayallerimizi sayardık.

Ve cebimizde taşırdık.

 

Hayallerimiz bir cebimize

Boyadan kazandığımız paralar

Diğer cebimize...

 

Hayal dediysek de hani öyle

Tozpembe değildi.

Siyahtı,

Kahverengiydi.

Cilalıydı ama...

Biz boyacı çocuklardık.

Sabah hep birlikte çıkardık.