neden olduğunu bilmediğim bu gereksiz melankoli ve yavşaklık halini duşa girerken kıyafetleri üzerimden sıyırıp kenara toplar gibi bıraktım.
karga dalından bebeklerim uçurtma ipine takılıp intihar ettiler
ve bunu en çok ben gördüm.
az lirikli, çok çığlıklı yakarışlarımı yine, yastığımda boğdum.
geceleri yalnız uyumamak için tanımadığı adamlarla yatan çingene kızının saçlarını ördüm.
odam mabedim benim ve tensel varlığın buradan oraya kaç adım sorusunun yanıtı duvarlar.
gözümü bir iskelede açıp, başka bir öğle kilisede uyandım.
gri gökyüzü şehre yaslanmaktaydı ve biralarla gökyüzü arasında büyük bir bahis dönüyordu.
binlerce sinir hücresinin geçtiği muhteşem vajina, alçakgönüllülükle tanrının kendini okşadığını hayal ediyordu.
çünkü harikulade güzellikteki tanrı ve eşsiz çığlıklar.
gecenin 02:55'inde, bedenindeki her noktayı esir alarak, yer yer dans edip yer yer kıvranarak üstünde olmak istediğin beden adına göğüs uçlarını serbest bırak.
doğanın büyük armağanı hayatın kısalığı ancak konudan uzak uzuvlar da var.
ve doğrusunu söylemek gerekirse;
"var öyle kararlı şeyler"