dünya kainatın orta doğusudur sen dünyamın

öpüşürsek leylekler doğar dudaklarımızda

ilkyaz devinir

peçete penyeli çocuklar kapımıza gelir ister

arkada bekliyorsa biri her halükarda yetimdir

bunu sen anlamasan da ben

babam hiç doğmamışçasına ağlarım

öpüşürsek şu duvarda olmayan tüfek patlamayabilir

bir mazlumu vurulmaktan kurtarırız


orta doğunun hammaddesi kandır zulmün ve

zalimliğin kansızlık

imanlı roketler geliyor dindarın hakkından

sen gelmiyorsun kararıyor hava

makyajını tazeliyor her cadde her sokak

ailesi olanlar yuvasına gidiyor olmayanlar evine

talebeler meçhul

bense duraklarda sigara totemimle

son dolmuşu bekler gibi bekliyorum seni

yorgun ve mağrur


nerede çıktıysam aklından

orada vursunlar beni


kainatın ezberi kargaşadır kargaşa orta doğu

birkaç evrakla resmileşiyorsa da cellatlar

ölümün olduğu dünyada modernleşilmiyor

göğün ensesine sinip yamalı bir sır boşanıyorum

ve yalnız ve seninle beraber

güvercinler imreniyor kardeşler savaşıyor

ayaklarım hangi gurbeti ağrısa aynı derdi yürüyor

insan tek başına yalnız olamaz diyorum

iki ayak bir fikri yürütmeye yetmez

cümlelere sürünen kuraklık hayıflanır

aynı gökten umulur gerçek ve şüphe

ne tuhaf

karanlık yalnızca ışıksızlık olmuyor aşkta

bir de orta doğuda




-Şiar Dergi 17. Sayı