Sen evime giden en ters yoldun da, ben sarhoş olduğum o gece içimdeki her şeyi sana mı kustum?

Ansızın geliyor aklıma vedan; bazen yolda yürürken, bazen sabah kahvaltı yaparken, bazen otobüs beklerken. Bende bir cevabı yok bu sorunun. İnsanlara sordum deli dediler, martılara sordum ciyakladılar. Martıların ciyakladığını senin sayende keşfettim ben.

Kahvaltı yaparız diye aldığım o iki simidi milyon parçaya bölüp atmıştım onlara, dalgındım. Mektubunu okumuştum, bana bir cevap vermiyordu. Kasvetim havada gezen tüyler gibi sarmıştı etrafımı, göz bebeklerim kocaman ve üstümde atlet vardı. Simitlerden yiyemeyen anarşist bir martı rüzgarı da arkasına alarak sağ kulağıma okkalı bir kafa atmıştı. Ben hiçbir anımda bu kadar yaşadığımı hissetmemiştim. O an çok güzeldi martılar, kıyıların, kanayan kulağım ve vedan. 

Eminim Tanrı elinde bir sigarayla izliyordu bu anları, hatta zamanı durdurup Van Gogh’a ya da Da Vinci’ye güzel bir resmini bile yaptırmıştır. İsteyeceğim o resmi cennete gidince, sonra senle karşılarız belki; çok zaman geçmiş, unutmuşsundur beni. Ben kaybettiğim tek savaş diye anlatırım resmi, en büyük düşmanım diye tanıtırım seni.