Hiçbir yüze değip geçmekten fazlasını istemiyorum. Hiçbir ses için bir başkasına seslenmekten daha üstüne tahammül edemiyorum. Hiçbir dokunuşla tamamlanmıyor ve eksilmiyorum da. O el orada dursa da, içim yansa sönse, köz beklediğim kömür olsa yine de uzanmak istemedim işte deyip geçiştirmekten bir adım fazlasını karşılayamıyorum. Kendimle barışmaktaydım. O sokağın dönüşü yoktu. Katlanmaktan dönmüştüm. Yorgundum anlıyor musun başım eğri duruyordu benim her fotoğrafta. Sana gelmiştim kapında kilit vardı. Adını silmişlerdi. Sana gelebilmenin bir tadı vardı. Böyle dilini bir kez damağına yapıştırsan müptelası olurdun. Kokusu vardı. Burnum cız ediyordu sadece içim değil. İçim değil diye bağırmaktan geliyordum ama yüzün yoktu senin. Bunu nasıl açıklayacağım. Yarım olmayan bir şeyi öyle yerlere iteledim ki, tamamlanabileceğine inandığım parçalarla, kendimi umduğum yerde kalakaldım. Tarifi yok. Cız.