Saçınin tellerine düşen her bir akta yanından bir kişi daha eksilecek. Sessiz sabahlara uyanacaksin. Kör, sağır sokaklarda yürüyeceksin. Gözlerin kısılacak sonra renkler soluklaşacak. Dizlerin sızlayacak yürümekte zorlanacaksın ama yükün o kadar ağır ki bir tahta parçası seni taşımayacak. İlla ki bir yerde tökezleyip düşeceksin. Düştüğün yerden kalkamadığında seni kucaklayacak olan toprağına bir yaş bırakacaksın. Bayramlarda şeker tabağın hep dolu kalacak. Oysa sen cıvıl cıvıl bahar mevsimlerinde kalabalık bayramlara alışkınsın. Sonra bir gün aynada kendine bakarken yılların sana getirdiklerini daha iyi göreceksin. Sakalların bile ağarmış, gözlerine yas düşmüş olacak. Yüzün yıllara karşı koyamamış, dudaklarının kenarı aşağı sarkıyor olacak. Küçülmüş  irislerinden geçmişi göreceksin o anda. O öfkeli adamın yerini sanki sessizlikten doğmuş bir adam almış zannedeceksin kendini bir anlığına. Bir ses duymak isteyeceksin bir renk görmek isteyeceksin ,yanında etten kemikten birini arayacaksın ama geçmiş yakana yapışmış çoktan hesabını soruyor olacak. Kaybolan yıllarının hesabını kime sormuşsun? Hangi insanları dar ağacında birakmissin? Sen diyorum gülümsemediğin her vakit kimin mutluluğuna bir gölge olmuşsun? Sevgi ne demek neden hiç bilememişsin? Her şeye rağmen bir özür duymak istersen , ben her zamanki yerde olacağım. Eğer bir gün sevmek ne demek bilmek istersen evime gel, kalbimde büyüttüğüm o evime.